Adaletin sağlanması ve yargı kararlarının doğru şekilde verilmesi için en önemli unsurlardan biri, tanık beyanlarının gerçeği yansıtmasıdır. Ceza, hukuk veya idari yargı fark etmeksizin mahkemelerde verilen kararlar, çoğu zaman tanıkların aktardığı bilgiler ışığında şekillenir. Bu nedenle, gerçeğe aykırı beyanda bulunmak yalnızca bir tarafı değil, doğrudan adalet sisteminin kendisini etkiler. Yalan tanıklık suçu, tam da bu noktada devreye girer ve yargı organlarını yanıltmaya yönelik en ciddi fiillerden biri olarak Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiştir.

TCK’nın 272. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, bir kişi resmi bir yargı makamı önünde gerçeğe aykırı beyanda bulunursa, bu davranış yalan tanıklık suçu olarak kabul edilir ve hapis cezası ile cezalandırılır. Burada amaç, tanıklık kurumunun güvenilirliğini korumak ve adaletin doğru şekilde tecelli etmesini sağlamaktır.

Yalan tanıklık, sadece taraflardan birine haksız kazanç sağlamakla kalmaz; mahkemenin gerçeğe ulaşmasını engeller, masum kişilerin cezalandırılmasına veya suçluların beraatine neden olabilir. Bu nedenle kanun koyucu, bu suçu oldukça ağır yaptırımlarla cezalandırmıştır. Bu yazıda, yalan tanıklık suçunun unsurlarını, cezai sonuçlarını, Yargıtay uygulamalarını ve davalarda dikkat edilmesi gereken noktaları detaylı biçimde ele alacağız.

İçindekiler

Adaletin Temel Taşı: Tanıklığın Önemi ve Hukuki Statüsü

Her yargılama sürecinde, maddi gerçeğe ulaşmanın en önemli yollarından biri tanık beyanlarıdır. Tanık, davayla doğrudan ilgisi olmayan, olayı gören veya bilen kişidir ve verdiği bilgiler çoğu zaman hükmün şekillenmesinde belirleyici rol oynar. Ancak bu kurumun güvenilirliği, tanığın doğruyu söylemesiyle mümkündür. İşte tam da bu nedenle, yalan tanıklık suçu, yargı sisteminin temelini koruyan bir “adalet sigortası” niteliğindedir.

Tanıklık kurumu yalnızca bir taraf lehine beyanda bulunmak anlamına gelmez; devletin adalet dağıtma görevini destekleyen bir kamu görevidir. Tanık, gerçeği gizler veya çarpıtarak aktarırsa, yalnızca taraflara değil, doğrudan adaletin tecellisine zarar verir. Türk Ceza Kanunu bu yüzden tanıklık müessesesini özel olarak koruma altına almış ve gerçeğe aykırı beyanda bulunanlara ağır cezalar öngörmüştür.

Yalan tanıklık, sanık lehine de olsa aleyhine de olsa suç teşkil eder. Çünkü önemli olan tarafların kazanması ya da kaybetmesi değil, mahkemenin maddi gerçeğe ulaşmasıdır. Bu nedenle ceza yargılamasında da, hukuk davalarında da tanıklık kurumuna karşı işlenen fiiller toplumun tamamını ilgilendiren bir adalet ihlalidir.

Yalan Tanıklık Suçunun Kanuni Dayanağı ve Şartları

TCK m. 272: Suçun Tanımı

Yalan tanıklık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 272. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili hükme göre:

“Bir davada tanıklık yapmak üzere çağrılan kişinin, gerçeğe aykırı beyanda bulunması halinde üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Bu tanımda dikkat çeken en önemli nokta, suçun oluşması için tanığın mutlaka yargı makamı huzurunda beyanda bulunması gerektiğidir. Yani mahkeme dışında yapılan yanlış veya yanıltıcı beyanlar “yalan tanıklık” kapsamında değerlendirilmez.

Bununla birlikte, tanığın beyanının bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı olması gerekir. Olayı yanlış hatırlamak, eksik anlatmak veya taksirle yanlış bilgi vermek bu suçun kapsamına girmez.

Suçun Unsurları

Yalan tanıklık suçunun oluşması için aşağıdaki unsurların bir arada bulunması gerekir:

Tanıklık sıfatı: Kişi, resmi bir makam tarafından tanık sıfatıyla dinlenmelidir.

Gerçeğe aykırı beyan: Tanığın aktardığı bilgi, bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı olmalıdır.

Kasıt: Failin amacı yargıyı yanıltmak olmalı; hatalı hatırlama veya yanlış bilgi suç oluşturmaz.

Yargı mercii önünde ifade: Beyan, bir mahkeme veya savcılık gibi yargı organı önünde verilmiş olmalıdır.

Bilerek ve İstekle Hareket Etme

Yargıtay’a göre bu suçun en kritik unsuru kasttır. Fail, söylediğinin doğru olmadığını bilerek ve sonuçlarını isteyerek hareket etmelidir. Örneğin, bir tanığın “olayı görmedim” demesine rağmen olay yerinde bulunduğu kamera kayıtlarıyla sabitlenirse, kast unsurunun varlığı kabul edilir.

Buna karşın olayın üzerinden uzun zaman geçmişse ve kişi hatalı bir beyan vermişse, bu durum kastı ortadan kaldırabilir. Yargıtay, özellikle tanığın “bilgi eksikliğinden” kaynaklı hatalarını suç kapsamı dışında bırakmaktadır.

Yalan Tanıklık Suçunun Farklı Görünümleri ve Özel Durumlar

Sanık Lehine veya Aleyhine Tanıklık

Yalan tanıklığın cezalandırılabilmesi için beyanın taraflardan biri lehine veya aleyhine sonuç doğurması yeterlidir. Failin amacı önemli değildir. Örneğin, suçsuz bir kişiyi korumak için yanlış beyanda bulunmak da suç teşkil eder; suçlu birini cezalandırmak için yalan söylemek de. Önemli olan, mahkemenin karar sürecini bilinçli biçimde etkileme niyetidir.

Sanık veya Mağdur ile Yakınlık Durumu

Tanığın sanıkla veya mağdurla akrabalığı, dostluğu ya da menfaat ilişkisi de cezai sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Ancak mahkeme, bu tür ilişkileri ceza miktarının belirlenmesinde takdiri indirim nedeni olarak değerlendirebilir. Yargıtay uygulamasında “duygusal saiklerle” yapılan yalan tanıklıklar yine de suç olarak kabul edilmekte ancak ceza alt sınırdan verilebilmektedir.

Maddi Gerçeği Etkilemeyen Beyanlar

Tanığın beyanı yargılamanın sonucunu etkilemiyorsa, suçun unsurları oluşmayabilir. Örneğin, önemsiz bir detay hakkında yanlış beyanda bulunulması davanın seyrini değiştirmiyorsa suçun oluştuğu kabul edilmeyebilir. Ancak bu durum istisnadır; mahkemenin delil değerlendirmesinde tanığın sözleri etkili olmuşsa suç yine de oluşur.

Tanıklıktan Çekinme Hakkı ve Yalan Beyan

Bazı durumlarda tanık, kanunen tanıklıktan çekinme hakkına sahiptir. Bu hak kullanılmadan verilen yalan beyan, suç teşkil eder. Örneğin sanığın eşi, yasal çekinme hakkını kullanmayıp mahkemede yalan beyanda bulunursa yine cezalandırılır. Bu nedenle tanıklık öncesinde kişilere çekinme hakları hatırlatılmalı ve bu hak bilinçli şekilde kullanılmalıdır.

Yalan Tanıklık ve İftira Suçu Arasındaki Fark

Yalan tanıklık ile iftira suçu zaman zaman karıştırılabilir. İftira suçu, bir kimseyi işlemediği bir suçtan dolayı yetkili makamlara bildirmek veya hakkında suç isnadında bulunmaktır. Yalan tanıklık ise yalnızca tanıklık sırasında gerçeğe aykırı beyanda bulunmaktır. Bu iki suç, amaç ve sonuç bakımından farklıdır ancak bazen aynı eylem hem yalan tanıklık hem de iftira kapsamında değerlendirilebilir.

Örnek Olay: Yalan Tanıklığın Yargılamayı Nasıl Etkilediği

📌 Örnek: Bir trafik kazasında taraflardan biri, kazayı görmediği hâlde karşı tarafın kırmızı ışıkta geçtiğini iddia eder. Kamera kayıtlarında bu kişinin olay anında orada olmadığı tespit edilirse, mahkemenin hatalı bir karar vermesi ihtimali ortaya çıkar. Bu durumda tanık hakkında yalan tanıklık suçundan dava açılır ve mahkeme gerçeği çarpıttığı için cezalandırılır.

📌 Örnek: Bir hırsızlık davasında tanık, sanığı olay yerinde gördüğünü iddia eder; ancak olay tarihinde sanığın yurt dışında olduğu pasaport kayıtlarıyla sabittir. Bu durumda da suçun tüm unsurları gerçekleşmiş sayılır.

Cezai Sonuçlar: Gerçeği Saptırmanın Bedeli

Temel Cezalar (TCK m.272)

Yalan tanıklık suçu, adaletin doğru şekilde işlemesini engellediği için Türk Ceza Kanunu’nda oldukça ciddi yaptırımlarla düzenlenmiştir. Temel düzenleme şu şekildedir:

Basit yalan tanıklık: 3 aydan 2 yıla kadar hapis

Tanıklık sonucu bir kişinin haksız yere mahkûm olması hâlinde: 1 yıldan 5 yıla kadar hapis

Yalan tanıklık sonucu mağdurun ağır ceza gerektiren bir suçtan mahkûm olması hâlinde: 3 yıldan 7 yıla kadar hapis

Görüldüğü gibi, ceza miktarı tanığın eyleminin sonuçlarına göre değişmektedir. Eğer beyan davanın sonucunu etkilememişse ceza daha hafif olurken, masum bir kişinin ceza almasına neden olmuşsa yaptırım çok daha ağır hale gelir.

Cezayı Artıran veya Azaltan Haller

Kasıtlı ve planlı yalan: Yargıyı yanıltma amacıyla bilinçli plan yapılmışsa üst sınırdan ceza verilir.

Menfaat karşılığı tanıklık: Maddi kazanç elde etmek amacıyla yapılan tanıklıklar daha ağır cezalarla sonuçlanır.

Kısmi veya düzeltici beyan: Tanık yalan beyanını mahkeme hüküm vermeden önce düzeltirse cezada ciddi indirim uygulanır veya hiç ceza verilmez.

Zamanla hatırlama: Olayı yanlış hatırlama ya da yanılgı halinde suç oluşmadığı için ceza verilmez.

Teşebbüs ve Yardım

Yalan tanıklık suçuna teşebbüs, nadir görülse de mümkündür. Örneğin, tanık beyan verecekken engellenirse, icra hareketleri tamamlanmadığı için teşebbüs hükümleri uygulanabilir. Ayrıca tanığı yalan söylemeye teşvik eden veya yönlendiren kişiler de “azmettiren” veya “yardım eden” olarak cezalandırılır.

Dava Süreci: Soruşturma, Kovuşturma ve İspat Mekanizması

Soruşturma Aşaması

Yalan tanıklık iddiaları genellikle yargılamalar sırasında ortaya çıkar. Hakim, savcı veya taraflar tanığın beyanı ile dosya içeriği arasında çelişki fark ettiğinde soruşturma başlatılabilir. Ayrıca hüküm kesinleştikten sonra ortaya çıkan deliller de yeni bir soruşturmanın önünü açabilir.
Soruşturma sürecinde savcılık şu adımları izler:

Tanığın beyanı ile diğer deliller karşılaştırılır.

Kamera kayıtları, dijital veriler veya tanığın olay yerinde olup olmadığı araştırılır.

Tanığın motivasyonu (menfaat, akrabalık, intikam vb.) sorgulanır.

Yeterli şüphe oluştuğunda iddianame düzenlenir ve kamu davası açılır.

Kovuşturma Süreci: Mahkemede Ne Olur?

Yalan tanıklık suçları genellikle asliye ceza mahkemelerinde görülür. Duruşma aşamasında mahkeme aşağıdaki konuları titizlikle değerlendirir:

Tanığın beyanı ile maddi deliller uyumlu mu?

Beyan ile olayın gerçekleştiği zaman ve mekan örtüşüyor mu?

Tanığın olay hakkında doğrudan bilgisi var mı?

Beyan, davanın sonucunu etkileyebilecek nitelikte mi?

Hakim, bu değerlendirmeler sonucunda tanığın “bilerek ve isteyerek” gerçeğe aykırı beyanda bulunduğuna kanaat getirirse mahkûmiyet kararı verir.

İspat ve Delillerin Rolü

Yalan tanıklık suçunun ispatı, çoğu zaman dolaylı delillere dayanır. Bu deliller arasında:

📁 Kamera görüntüleri veya konum verileri (tanığın olay yerinde olup olmadığı)

📂 Tanık ifadeleri arasındaki çelişkiler

📜 Telefon, e-posta veya mesaj kayıtları

👤 Tarafların beyanları ve diğer tanıkların ifadeleri

🧪 Bilirkişi raporları ve teknik incelemeler

Yargıtay, özellikle çelişkili ifadeler ile objektif deliller arasındaki uyumsuzluğu “kastın kanıtı” olarak kabul eder.

Düzeltici Beyan ve Etkin Pişmanlık

Yargılamalar sırasında tanık, yalan söylediğini fark eder ve hüküm verilmeden önce doğruyu söylerse ceza verilmeyebilir veya ciddi oranda indirim yapılır. Bu durum TCK’nın 273. maddesinde düzenlenmiştir.
Örneğin, mahkeme kararını açıklamadan önce tanık gerçeği beyan ederse, artık yargı yanıltılmış sayılmaz. Ancak karar açıklandıktan sonra yapılan düzeltmeler cezada indirime yol açmaz.

Yargıtay Kararları Işığında Yalan Tanıklık Suçu: Uygulama ve Emsaller

Yargıtay’ın Değerlendirme Ölçütleri

Yargıtay, yalan tanıklık suçlarında üç temel ölçütü esas alır:

Kast: Tanığın beyanı bilinçli ve isteyerek mi yapıldı?

Beyan-gerçek çelişkisi: Objektif delillerle çelişiyor mu?

Sonuç etkisi: Beyan yargılamanın sonucunu etkiledi mi?

Yargıtay, bu üç unsuru birlikte değerlendirerek mahkemenin kararını denetler. Sırf yanlış hatırlamak veya önemsiz bir detayı farklı aktarmak suç sayılmaz.

Örnek Emsal Kararlar

📌 Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E.2021/4231, K.2022/1568:
Sanık lehine tanıklık yapan kişinin, olay tarihinde şehir dışında olduğu tespit edilmiştir. Mahkeme, beyanın bilinçli şekilde gerçeğe aykırı olduğunu belirlemiş ve 4 yıl hapis cezasına hükmetmiştir.

📌 Yargıtay 4. Ceza Dairesi, E.2020/7654, K.2021/2389:
Tanık, ilk ifadesinde olay yerinde olduğunu söylerken, duruşmada olmadığını beyan etmiştir. Çelişkili ifadeler nedeniyle kast unsuru sabit görülmüş ve mahkûmiyet kararı onanmıştır.

📌 Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E.2019/1123, K.2020/4532:
Tanık, hüküm verilmeden önce doğruyu söylemiş ve yanlış beyanını düzeltmiştir. Mahkeme, etkin pişmanlık hükümleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

Uygulamada Sık Yapılan Hatalar

Tanığın çekinme hakkı olduğu halde bunu kullanmadan ifade vermesi

Beyanın davayı etkilemeyeceği düşünülerek önemsiz sayılması

Menfaat ilişkisi içindeki tanıkların ifadelerinin yeterince sorgulanmaması

Kast yerine dikkatsizlikle verilen ifadelerin suç kapsamında değerlendirilmesi

Bu hatalar, davanın seyrini değiştirebileceği gibi yanlış mahkûmiyet kararlarına da yol açabilir.

Pratik Öneriler

Tanıklık yapmadan önce olayla ilgili tüm detaylar netleştirilmeli.

Tanık, emin olmadığı konularda “bilmiyorum” demekten çekinmemeli.

Menfaat ilişkisi varsa beyan öncesinde bu durum açıkça belirtilmeli.

Çekinme hakkı varsa, bu hak mutlaka kullanılmalı.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Yalan tanıklık suçu sadece ceza davalarında mı geçerlidir?

Hayır. Yalan tanıklık suçu yalnızca ceza yargılamalarında değil, hukuk, idari ve ticari davalarda da işlenebilir. Tanıklığın temelinde “gerçeğe aykırı beyanda bulunmamak” ilkesi yatar ve bu ilke tüm yargı türleri için geçerlidir. Bir kişinin, boşanma davasında mal paylaşımıyla ilgili olarak gerçeğe aykırı ifade vermesi de, ticari bir uyuşmazlıkta sahte tanıklık yapması da aynı şekilde cezalandırılır. Ancak suçun oluşması için beyanın mutlaka yargı organı huzurunda verilmiş olması gerekir. Örneğin bir arkadaş ortamında söylenen yalan, bu kapsamda değerlendirilmez.

Yalan tanıklık yapan kişi hakkında dava açılması için şikâyet gerekir mi?

Hayır. Bu suç şikâyete bağlı değildir. Yargı düzeni açısından doğrudan kamu düzenini ilgilendirdiği için savcılık, ihbar veya başka yollarla haberdar olduğu anda re’sen soruşturma başlatır. Taraflardan biri tanığın yalan söylediğini düşünüyorsa savcılığa suç duyurusunda bulunabilir, ancak bu zorunlu değildir. Ayrıca mahkeme de kendiliğinden suç duyurusunda bulunabilir.

Tanığın yalan söylediği nasıl ispat edilir?

Yalan tanıklığın ispatı genellikle dolaylı delillerle yapılır. Kamera görüntüleri, telefon sinyalleri, tanığın olay yerinde bulunmadığını gösteren belgeler, tanığın önceki beyanlarıyla çelişen ifadeler veya diğer tanıkların anlatımları bu delillere örnektir. Yargıtay’a göre, yalan tanıklığın ispatı için tanığın sözlerinin gerçeklerle açıkça çelişmesi yeterlidir. Özellikle teknik veriler (konum kayıtları, mesaj geçmişi vb.) gerçeğe aykırılığı ortaya çıkarmada büyük önem taşır.

Tanığın olaydan emin olmadan söylediği yanlış bilgi yalan tanıklık sayılır mı?

Hayır. Yalan tanıklık suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Yani kişi, söylediğinin doğru olmadığını bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı beyanda bulunmalıdır. Eğer kişi olayı yanlış hatırlıyorsa, bilerek gerçeği saptırmamışsa veya bilgisi eksikse bu suç oluşmaz. Ancak yargı makamı, beyanın yanlışlığının kasıtlı mı yoksa hataya dayalı mı olduğunu detaylı şekilde inceler.

Tanık, beyanını mahkeme kararı verilmeden önce değiştirirse yine de cezalandırılır mı?

Çoğu durumda hayır. Türk Ceza Kanunu’nun 273. maddesi gereğince, tanık mahkeme hüküm vermeden önce gerçeği açıklarsa ceza verilmez veya cezada ciddi indirim yapılır. Buna “etkin pişmanlık” benzeri bir düzenleme denilebilir. Ancak hüküm verildikten sonra yapılan düzeltmeler cezai sorumluluğu ortadan kaldırmaz, sadece mahkemenin takdirine bağlı olarak hafifletici sebep olabilir.

Yalan tanıklık yapan kişi tanıklıktan men edilir mi?

Kişi yalan tanıklık suçu nedeniyle mahkûm olursa, bu durum tanık olarak güvenilirliğini zedeler ve ilerleyen süreçlerde mahkemeler tarafından ifadesine itibar edilmeyebilir. Ancak yasada doğrudan “tanıklıktan men” şeklinde bir yaptırım yoktur. Bununla birlikte, kamu görevlisi ise memuriyetten çıkarma, disiplin cezası gibi idari yaptırımlar da söz konusu olabilir.

Tanık para veya menfaat karşılığı yalan söylerse ceza artar mı?

Evet. Menfaat temini amacıyla yapılan yalan tanıklık eylemleri daha ağır cezalarla sonuçlanabilir. Yargıtay kararlarına göre, bu tür durumlar “planlı ve kastı yoğunlaştıran” fiiller olarak değerlendirilir ve mahkeme genellikle üst sınırdan ceza verir. Ayrıca rüşvet veya nüfuz ticareti gibi başka suçların da devreye girmesi mümkündür.

Tanık sanığın yakın akrabasıysa yine de yalan tanıklıktan cezalandırılır mı?

Evet. Akrabalık veya duygusal yakınlık yalan tanıklık suçunun oluşumunu ortadan kaldırmaz. Ancak mahkeme bu durumu cezada indirim nedeni olarak değerlendirebilir. Örneğin, anne veya baba çocuğunu koruma saikiyle gerçeğe aykırı beyanda bulunursa suç yine de oluşur, ancak ceza alt sınırdan verilebilir. Eğer tanığın çekinme hakkı varsa, bu hakkı kullanması suçun önüne geçer.

Yalan tanıklık nedeniyle verilen karar sonradan değiştirilebilir mi?

Evet. Eğer bir hükmün verilmesinde esas alınan tanıklığın yalan olduğu sonradan anlaşılırsa, bu durum yargılamanın yenilenmesi sebebidir. Mahkeme, yeni deliller ışığında yargılamayı yeniden yapabilir. Özellikle masum bir kişinin bu nedenle mahkûm olduğu tespit edilirse, beraat kararı verilebilir ve mağdurun devlete karşı tazminat davası açma hakkı doğar.

Yalan tanıklık suçu için zamanaşımı süresi ne kadardır?

Dava zamanaşımı süresi genellikle 8 yıldır. Suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak tanığın yalan söylediği sonradan ortaya çıkarsa, bu durumda zamanaşımı süresi farklı şekilde hesaplanabilir. Örneğin, gerçeğe aykırı beyanın etkileri hükmün kesinleşmesinden sonra fark edilirse, zamanaşımı bu tarihten itibaren başlayabilir. Her olay özelinde farklı değerlendirmeler yapılır.

Sonuç

Yalan tanıklık suçu, adalet mekanizmasının en temel dayanaklarından biri olan tanıklık kurumunun güvenilirliğini korumayı amaçlayan, son derece ciddi bir ceza hukuku düzenlemesidir. Bir kişinin bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı beyanda bulunması yalnızca taraflar arasındaki uyuşmazlığın sonucunu etkilemekle kalmaz, doğrudan doğruya yargı sisteminin işleyişine zarar verir. Masum insanların cezalandırılmasına, suçluların beraat etmesine ya da haksız kararların verilmesine yol açabilecek bu fiil, toplumun adalet duygusunu da zedeler.

Türk Ceza Kanunu bu nedenle yalan tanıklık fiilini ağır hapis cezalarıyla yaptırıma bağlamış, özellikle bir kişinin mahkûmiyetine yol açan durumlarda cezayı daha da artırmıştır. Yargıtay içtihatları da bu suçu “adalet sistemine karşı işlenen suçlar” arasında değerlendirerek, tanık beyanlarının güvenilirliğine özel bir önem atfetmiştir.

Bu tür davalarda, olayın teknik detayları, delil değerlendirmesi ve kast unsuru gibi konuların titizlikle ele alınması büyük önem taşır. Bahariye Hukuk olarak, ceza hukuku ve ceza davaları alanında uzmanlaşmış deneyimli ceza hukuku avukatı kadromuzla, yalan tanıklık da dâhil olmak üzere tüm ceza yargılamalarında müvekkillerimizin yanında yer alıyoruz. İstanbul’da faaliyet gösteren Kadıköy ceza avukatı ekibimiz, soruşturma ve kovuşturma aşamalarının her adımında en etkin savunma ve temsil hizmetini sunmaktadır.

📞 Hukuki durumunuzu değerlendirmek ve süreci haklarınızı koruyarak yönetmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Hizmetlerimize ve bilgilendirici içeriklerimize ulaşmak için YouTube kanalımızı da ziyaret edebilirsiniz.

📞 Hemen İletişime Geçin

📍 Ofisimiz: Caferağa Mahallesi General Asım Gündüz Caddesi No:102/3 Kadıköy/İSTANBUL
📞 Telefon: 0533 558 68 87
🌐 Web: https://bahariyehukuk.com/
🗺️ Yol tarifi için tıklayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Retype the CAPTCHA code from the image
Change the CAPTCHA code