Çocukların cezai sorumluluğu, ceza hukukunun en hassas ve en koruyucu alanlarından biridir.
Çocukların işlediği fiiller, yetişkinlerle aynı şekilde değerlendirilmez; çünkü çocuk, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim açısından henüz tam olgunlaşmamıştır.
Bu nedenle Türk Ceza Kanunu (TCK), çocukların ceza ehliyetini belirli yaş ve olgunluk kriterlerine göre düzenlemiş; cezalandırma yerine koruma, eğitme ve topluma kazandırma anlayışını esas almıştır.
Toplumda her geçen yıl daha fazla tartışılan bu konu, “suça sürüklenen çocuk” kavramı üzerinden yürür.
Bir çocuğun cezai sorumluluğu olup olmadığı, yalnızca işlediği fiile değil, aynı zamanda olay anındaki yaşına ve algılama yeteneğine bağlıdır.
Dolayısıyla, çocukların cezai sorumluluğu, cezai adalet sisteminde hem maddi ceza hukukunun hem de usul hukukunun kesiştiği özel bir alanı oluşturur.
Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesi, çocukların ceza sorumluluğunu yaş gruplarına göre düzenler:
12 yaşını doldurmamış çocukların cezai sorumluluğu yoktur.
12 ila 15 yaş arasındaki çocukların sorumluluğu ise, fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine bağlıdır.
15 ila 18 yaş arasındakiler için ise sorumluluk tamdır, ancak cezalarında indirim uygulanır.
Bu düzenlemeler, devletin cezalandırıcı gücünü sınırlarken çocuklara yönelik koruma yükümlülüğünü de ortaya koyar.
Zira çocuklar yalnızca “suç işleyen bireyler” değil, aynı zamanda eğitim, rehberlik ve destekle yeniden topluma kazandırılması gereken bireyler olarak görülür.
Bu yazıda, çocukların cezai sorumluluğu kavramını Türk Ceza Kanunu çerçevesinde ele alacak; yaş, ehliyet ve yargılama süreçlerini detaylı biçimde inceleyeceğiz.
Ayrıca, çocuk mahkemelerinin işleyişi, Yargıtay kararları ve uygulamadaki örnekler üzerinden konunun güncel boyutlarını değerlendireceğiz.
Çocukların Cezai Sorumluluğu Kavramı ve Ceza Hukukundaki Önemi
Çocukların cezai sorumluluğu, yalnızca hukuk sisteminin değil, toplumun adalet anlayışının da bir göstergesidir. Ceza hukukunun temel amacı suçu önlemek ve toplumsal düzeni sağlamak olsa da, çocuklar söz konusu olduğunda öncelik cezalandırma değil, koruma ve rehabilitasyondur.
Bir çocuğun cezai sorumluluğu, işlediği fiilin hukuki sonuçlarını anlayabilme ve davranışlarını yönlendirebilme yeteneğine bağlıdır. Bu yetenek yaşa ve olgunluk düzeyine göre değiştiğinden, TCK farklı yaş gruplarına göre özel hükümler getirmiştir.
“Suça sürüklenen çocuk” kavramı bu yaklaşımın merkezinde yer alır. Bu kavram çocuğu suçun faili olarak değil, suçun etkilediği bir birey olarak tanımlar. Dolayısıyla amaç, cezalandırmak değil; eğitmek, yönlendirmek ve topluma kazandırmaktır.
Çocukların cezai sorumluluğu kavramı, bireyin gelişimsel özelliklerini dikkate alarak toplumun geleceğini de korur. Çocukluk dönemi kişiliğin oluştuğu evredir; bu dönemde cezalandırıcı değil, öğretici bir yaklaşım izlenmelidir.
TCK 31 Maddesi Kapsamında Yaş Grupları ve Ehliyet Değerlendirmesi
Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesi, çocukların cezai sorumluluğunu yaş gruplarına göre üç farklı düzeyde belirlemiştir. Bu madde, çocukların gelişim düzeyine uygun cezai bir yaklaşım benimser ve her yaş aralığı için farklı bir ehliyet sınırı tanımlar.
12 Yaşından Küçük Çocuklar (Tam Ehliyetsizlik)
TCK 31/1’e göre 12 yaşını doldurmamış çocukların cezai sorumluluğu yoktur. Bu yaş grubundaki çocukların, fiillerinin anlam ve sonuçlarını kavrayamayacakları kabul edilir. Ceza verilmez, ancak koruyucu ve destekleyici tedbirler uygulanır.
Bu tedbirler Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesinde sayılmıştır: danışmanlık, eğitim, sağlık, barınma ve bakım tedbirleri. Bu uygulamalar, çocuğun uyumunu ve gelişimini sağlamayı hedefler.
12–15 Yaş Arası Çocuklar (Sınırlı Ehliyet)
Bu yaş grubundaki çocukların cezai sorumluluğu, algılama yeteneği ve irade gelişimi durumuna göre belirlenir. TCK 31/2’ye göre çocuk, fiilin anlamını ve sonuçlarını kavrayabiliyorsa sorumludur, ancak cezadan indirim yapılır.
Mahkemeler bu yaş grubunda her zaman bir psikolojik değerlendirme raporu ister. Çocuğun zekâ seviyesi, aile koşulları ve olay anındaki ruh hali dikkate alınır. Algılama yeteneği yoksa cezai sorumluluk doğmaz.
15–18 Yaş Arası Çocuklar (Kısmi Ehliyet)
Bu yaş grubundaki çocuklar fiillerinin anlamını kavrayabilecek düzeydedir. Cezai sorumlulukları vardır; ancak cezalarında indirim uygulanır. TCK 31/3’e göre bu çocuklara verilen hapis cezaları belirli oranlarda azaltılır.
Amaç, çocukların yetişkinlerle aynı ceza rejimine tabi tutulmamasıdır. Bu çocuklar genellikle çocuk ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. Mahkeme, hem hukuk ilkelerini hem çocuk psikolojisini dikkate alır.
Suça Sürüklenen Çocuk Kavramı ve Koruyucu Yaklaşım
Türk hukukunda “suça sürüklenen çocuk”, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile tanımlanmıştır. Bu kavram, suça karışan çocuklara cezai değil, koruyucu bir yaklaşım sunmayı amaçlar.
“Suça sürüklenen çocuk”, fiili nedeniyle hakkında ceza soruşturması yürütülen; ancak yaş ve gelişim durumu nedeniyle özel statüde değerlendirilen çocuktur. Bu durum, çocukların cezai sorumluluğu sisteminin temel taşlarından biridir.
Çocuk Adalet Sisteminin Temel İlkeleri
Koruma ve Eğitim: Ceza yerine eğitim odaklı önlemler tercih edilir.
Gizlilik: Çocuğun kimliği yargılama sürecinde gizli tutulur.
Sürat: Uzun yargılamalar çocuğun gelişimini olumsuz etkiler, bu nedenle davalar hızlı yürütülür.
Aile Katılımı: Ailenin süreçte yer alması teşvik edilir.
Uzman Görüşü: Psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıların değerlendirmesi alınır.
Ceza Yerine Tedbir Yaklaşımı
Çocuk adalet sistemi, cezalandırma yerine “tedbir” esasına dayanır. Bu yaklaşım, Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi ve Pekin Kuralları ile uyumludur. Çocuğun yeniden topluma kazandırılması sistemin en önemli amacıdır.
Suça Sürüklenen Çocuk ile Mağdur Çocuk Farkı
“Suça sürüklenen çocuk” suça karışan kişiyi, “mağdur çocuk” ise suçtan zarar göreni ifade eder. Her iki durumda da devletin yükümlülüğü, çocuğun yüksek yararını korumaktır.
Çocuk Mahkemelerinin Yapısı ve Yargılama Süreci
Çocukların cezai sorumluluğu kavramı, yalnızca ceza hukukunun maddi hükümleriyle değil, aynı zamanda özel yargılama usulleriyle de yakından ilgilidir. Çocuklar için oluşturulan özel yargı mercileri, yetişkin ceza mahkemelerinden tamamen farklı bir yapıya sahiptir. Bu mahkemelerin temel amacı, çocuğu cezalandırmaktan ziyade eğitmek, yönlendirmek ve topluma kazandırmaktır.
Çocuk mahkemeleri, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 25. maddesi uyarınca kurulmuştur. Bu mahkemelerde görev yapan hâkim ve savcılar, çocuk psikolojisi ve gelişimi konusunda özel eğitim almış kişilerdir. Yargılama sürecinde psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıların aktif olarak yer alması zorunludur.
Yargılama sırasında çocuğun kimliği gizli tutulur; duruşmalar kamuya kapalı yapılır. Amaç, çocuğun damgalanmasını önlemek ve ilerideki toplumsal yaşamını olumsuz etkileyecek kayıtların oluşmasını engellemektir. Çocuğun ifadesi alınırken pedagojik destek sağlanır, tehdit veya baskı altında beyan alınmasına izin verilmez.
Çocuk mahkemeleri, yalnızca cezai nitelikli davalara değil, aynı zamanda koruyucu ve destekleyici tedbir kararlarına da bakar. Bu sayede çocuk hakkında hem cezai hem sosyal tedbirler birlikte değerlendirilebilir. Mahkemenin tüm süreci boyunca, “çocuğun yüksek yararı” ilkesi ön planda tutulur.
Çocukların Yargılanmasında Uygulanan Tedbirler
Çocuk adalet sistemi, cezalandırıcı değil, iyileştirici ve önleyici bir nitelik taşır. Bu nedenle mahkemeler, çocukların cezai sorumluluğu kapsamında yargılanması sırasında genellikle ceza yerine tedbir kararlarına başvurur.
Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler
Bu tedbirler, Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenmiştir.
Danışmanlık tedbiri: Çocuğun davranışlarını yönlendirmesine yardımcı olur.
Eğitim tedbiri: Okul ortamında veya mesleki eğitim yoluyla sosyal gelişim sağlanır.
Sağlık tedbiri: Ruhsal veya fiziksel sağlık sorunlarının tedavisine yöneliktir.
Bakım tedbiri: Ailesi tarafından bakımı sağlanamayan çocuklar için geçerlidir.
Barınma tedbiri: Koruma altına alınan çocukların güvenli bir ortamda yaşamaları için uygulanır.
Bu tedbirlerin amacı, çocuğu cezadan uzak tutmak ve yeniden topluma kazandırmaktır. Mahkeme, çocuğun ihtiyaçlarına göre bir veya birden fazla tedbiri aynı anda uygulayabilir.
Denetim Tedbiri ve Denetimli Serbestlik
Bazı durumlarda çocukların cezai sorumluluğu sabit olsa bile, mahkeme cezayı denetimli serbestlik kapsamında erteleyebilir. Bu durumda çocuk belirli süreyle sosyal hizmet uzmanları tarafından izlenir. Denetim sürecinde eğitime devam etmesi, belirli davranışları tekrarlamaması ve toplumsal uyum göstermesi beklenir.
Kamuya Yararlı İşte Çalışma Tedbiri
Mahkeme, çocuğun fiilini anlamasını ve sorumluluk bilinci kazanmasını sağlamak için kamu yararına yönelik işlerde çalışma kararı verebilir. Bu uygulama, cezalandırma amacı taşımaz; çocuğun toplumsal fayda üretme bilinci kazanmasını hedefler.
Aile ve Sosyal Destek Uygulamaları
Bazı vakalarda sorun sadece çocuğun davranışıyla sınırlı değildir; aile içi koşullar da suça yönelimi tetikleyebilir. Bu nedenle mahkemeler, ebeveynlere danışmanlık veya psikolojik destek aldırılmasını da kararlaştırabilir. Çocuğun sağlıklı bir aile ortamında yetişmesi, yeniden suç işlememesinin en güçlü teminatıdır.
Yargıtay Kararları ve Uygulamadaki Örnekler
Yargıtay kararları, çocukların cezai sorumluluğu konusunda hem yaş hem algılama yeteneği kriterlerinin nasıl uygulanması gerektiğini göstermesi açısından yol göstericidir. Mahkemeler bu içtihatlardan yararlanarak, her olayı somut koşulları içinde değerlendirir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2020/1528 E., 2021/3874 K. sayılı kararında; 13 yaşındaki bir çocuğun olayın sonuçlarını algılama yeteneğinin bulunmadığına hükmedilmiş ve ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karar, yaş tek başına yeterli değildir; algılama ve irade yeteneği de somut olarak tespit edilmelidir ilkesini ortaya koymuştur.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/7841 E., 2020/2546 K. kararında ise, 16 yaşındaki bir çocuğun kasıtlı yaralama eylemi nedeniyle sorumluluğu tam kabul edilmiş ancak cezasında indirim yapılmıştır. Burada mahkeme, çocuğun olgunluk düzeyini dikkate almış ve “yaşa göre orantılılık” ilkesini uygulamıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/6-248 E., 2018/369 K. kararında ise, 15 yaşındaki sanığın fiili işlerken olayın sonuçlarını kavrayamadığı, sosyal çevresinin etkisi altında kaldığı tespit edilmiş ve cezai sorumluluğu olmadığına hükmedilmiştir. Bu karar, çocuğun çevresel koşullarının da değerlendirmede önemli olduğunu göstermektedir.
Uygulamada mahkemeler, çocukların cezai sorumluluğunu değerlendirirken yalnızca yaş kriterine değil, psikolojik olgunluk, aile yapısı ve sosyal çevre gibi unsurlara da dikkat eder. Bu yaklaşım, adaletin kişiselleştirilmesini ve çocuğun yüksek yararının korunmasını sağlar.
Yargıtay’ın genel tutumu, cezai adaletin çocuklar bakımından cezalandırıcı değil, eğitici ve yönlendirici bir niteliğe sahip olması gerektiği yönündedir. Bu da Türkiye’nin hem ulusal mevzuatı hem de uluslararası sözleşmelere uygun bir çocuk adalet sistemine sahip olduğunu göstermektedir.
Çocukların Cezai Sorumluluğunun Sınırları ve Diğer Suç Kavramlarıyla İlişkisi
Çocukların cezai sorumluluğu, yetişkin suçluların sorumluluğundan farklı ilkelerle değerlendirilir. Bu fark, hem yaş hem de zihinsel gelişim düzeyinden kaynaklanır. Çocuklar için cezai sistemin amacı, cezalandırmadan çok yeniden topluma kazandırmadır. Bu nedenle cezaların türü, süresi ve uygulanma biçimi yetişkin ceza hukukundan ayrılır.
Çocukların cezai sorumluluğu, hırsızlık, kasten yaralama, mala zarar verme veya hakaret gibi suçlarda dahi farklı ele alınır. Aynı fiili işleyen bir yetişkin hapis cezası alabilirken, bir çocuk hakkında koruyucu tedbir kararı verilebilir. Mahkeme, failin çocuk olduğunu dikkate alarak “suçun işleniş biçimini” değil, “failin gelişim düzeyini” esas alır.
Ayrıca çocuklar bakımından tekrarlanan suç kavramı da farklı değerlendirilir. Eğer çocuk aynı türde fiili tekrar ediyorsa, bu durum cezayı artırmaz; aksine sosyal destek mekanizmalarının yetersiz kaldığını gösterir. Yargı organları bu noktada cezai artırıma değil, rehabilitasyon sürecinin güçlendirilmesine yönelir.
Uluslararası hukukta da çocukların cezai sorumluluğu sınırlıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi ve Pekin Kuralları, çocukların ceza sistemine dahil edilmeden önce alternatif çözümler uygulanmasını zorunlu kılar. Türkiye’deki uygulama bu ilkelere paralel biçimde gelişmektedir.
Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
Her ne kadar mevzuat çocukların cezai sorumluluğunu yaş ve olgunluk düzeyine göre açıkça belirlese de, uygulamada bazı güçlüklerle karşılaşılmaktadır. En yaygın sorun, çocuğun fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin tespitinde yaşanır.
Bu konuda mahkemelerin dayandığı psikolojik raporların niteliği büyük önem taşır. Bazı dosyalarda raporlar yüzeysel hazırlanmakta, çocuğun sosyal çevresi, eğitim seviyesi ve ailesel koşulları yeterince incelenmemektedir. Bu durum, adil bir değerlendirmeyi zorlaştırır.
Bir diğer sorun, çocukların cezai sorumluluğu kapsamında yürütülen yargılamaların uzun sürmesidir. Çocuk davaları ne kadar uzarsa, çocuğun gelişim süreci üzerindeki olumsuz etkiler o kadar artar. Bu nedenle “sürat ilkesi” çocuk yargılamasında büyük önem taşır.
Ayrıca bazı bölgelerde çocuk mahkemelerinin sayısının yetersiz olması, davaların genel ceza mahkemelerinde görülmesine neden olabilmektedir. Bu durum, çocuklar için özel yargılama ilkelerinin tam olarak uygulanamamasına yol açar.
Son olarak, toplumsal algı da önemli bir etkendir. Kamuoyunda “çocuğa ceza verilmedi” şeklindeki yanlış bir kanaat oluşmakta; oysa amaç cezasızlık değil, çocuğun yeniden kazanılmasıdır. Bu bilinç düzeyinin artırılması, çocuk adalet sisteminin etkinliği açısından gereklidir.
Sık Sorulan Sorular (SSS)
Aşağıda çocukların cezai sorumluluğu ve çocuk yargılaması hakkında en sık sorulan 10 soruya kapsamlı yanıtlar yer almaktadır:
Çocukların cezai sorumluluğu nedir?
Çocukların cezai sorumluluğu, çocuğun işlediği fiilin anlamını ve sonuçlarını kavrayabilme yeteneğine göre belirlenen hukuki sorumluluktur. Amaç cezalandırma değil, çocuğun eğitilmesi ve topluma kazandırılmasıdır.
Çocukların cezai sorumluluğu hangi yaşta başlar?
Türk Ceza Kanunu’na göre 12 yaşını doldurmamış çocukların cezai sorumluluğu yoktur. 12–15 yaş arasında ise algılama ve irade yeteneği değerlendirilir; 15 yaşından sonra ise ceza sorumluluğu doğar ancak indirim uygulanır.
12 yaşından küçük bir çocuk suç işlerse ne olur?
Bu durumda çocuğa ceza verilemez. Ancak Çocuk Koruma Kanunu kapsamında danışmanlık, eğitim veya bakım tedbirleri uygulanabilir. Amaç cezalandırmak değil, çocuğun gelişimini desteklemektir.
15 yaşındaki bir çocuk kasten yaralama suçunda cezalandırılır mı?
Evet, cezai sorumluluğu vardır ancak cezasında indirim uygulanır. Mahkeme, çocuğun olay anındaki olgunluk düzeyini ve algılama yeteneğini dikkate alarak karar verir.
Çocuğun ifadesi nasıl alınır?
Çocuğun ifadesi mutlaka psikolog veya pedagog eşliğinde alınır. Sorgulama sırasında baskı veya tehdit uygulanamaz, duruşma gizli yapılır. Bu, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.
Çocuk mahkemeleri hangi davalara bakar?
Çocuk mahkemeleri, 18 yaşından küçük çocukların işlediği tüm suçlara ilişkin davalara bakar. Ayrıca koruyucu ve destekleyici tedbirlerin uygulanmasına da karar verebilir.
Çocuklar için hapis cezası verilebilir mi?
Evet, bazı ağır suçlarda hapis cezası verilebilir; ancak cezanın süresi ve infaz koşulları yetişkinlerden farklıdır. Ayrıca mahkeme öncelikle alternatif tedbirlere başvurmakla yükümlüdür.
Çocukların cezai sorumluluğunda algılama yeteneği kim tarafından belirlenir?
Bu değerlendirme uzman psikolog veya adli psikiyatrist tarafından yapılır. Mahkeme, çocuğun raporunu esas alarak cezai sorumluluğuna karar verir.
Yargılama sonunda çocuk suçsuz bulunursa kaydı silinir mi?
Evet, çocuk beraat ederse tüm adli kayıtları silinir. Çocuğun geleceğini etkileyecek hiçbir bilgi arşivde tutulmaz. Bu kural, gizlilik ilkesinin doğal sonucudur.
Çocukların yargılanmasında temel ilke nedir?
En temel ilke “çocuğun yüksek yararı” ilkesidir. Tüm yargılama süreci bu prensibe göre yürütülür. Ceza değil, topluma kazandırma hedeflenir.
SONUÇ
Çocukların cezai sorumluluğu, modern hukuk sistemlerinin insani yönünü en güçlü biçimde ortaya koyan alanlardan biridir. Ceza hukukunun amacı yalnızca suçu cezalandırmak değil, aynı zamanda bireyi eğitmek ve topluma kazandırmaktır. Bu nedenle çocukların yargılanması, yetişkinlere uygulanan klasik cezalandırma anlayışından tamamen farklı bir yaklaşıma dayanır.
Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesi, çocukların yaş ve gelişim düzeylerine göre farklı sorumluluk kriterleri belirleyerek bu hassas alanı özel koruma altına almıştır. Bu düzenleme, hukukun cezalandırıcı değil, koruyucu yönünü ön plana çıkarır. Çocukların cezai sorumluluğu belirlenirken sadece yaş değil, algılama yeteneği, irade gücü ve sosyal çevre de dikkate alınır. Böylece adalet, soyut bir kavram olmaktan çıkar ve çocuğun bireysel koşullarına uyarlanmış bir değerlendirmenin sonucu hâline gelir.
Çocuk yargılamasında temel hedef cezalandırmak değil, çocuğu yeniden topluma kazandırmaktır. Bu anlayış, hem ulusal hukuk normlarına hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uygundur. Çocuğa özgü yargılama usulü, gizlilik, sürat, aile katılımı ve uzman desteği gibi ilkelerle desteklenmektedir.
Uygulamada mahkemeler, çocukların cezai sorumluluğunu değerlendirirken her olayın kendine özgü koşullarını dikkate almalıdır. Zira aynı yaştaki iki çocuk arasında bile algılama ve olgunluk düzeyi açısından büyük farklar olabilir. Bu nedenle her somut olayda, çocuğun yüksek yararını koruyacak esnek ve duyarlı bir yaklaşım benimsenmelidir.
Bahariye Hukuk olarak, çocukların yargılanması süreçlerinde ailelere hukuki rehberlik sağlarken, çocukların adil yargılanma hakkının korunması için aktif destek veriyoruz. Alanında uzman ceza hukuku avukatı kadromuz, çocukların yargılama sürecinde mağdur edilmeden haklarının korunmasını öncelikli ilke olarak benimser.
Çocuklara ilişkin yargılamalar, her ne kadar ceza hukuku ve ceza davaları kapsamında değerlendirilse de, klasik ceza anlayışının ötesinde etik, psikolojik ve toplumsal boyutlar içerir. Bu süreçte yalnızca hukuki bilgi değil, empati ve insan haklarına duyarlılık da büyük önem taşır.
Kadıköy ceza avukatı ekibimiz, çocukların yargılandığı dosyalarda savunma stratejilerini çocuğun yaşı, gelişim düzeyi ve sosyal çevresini dikkate alarak şekillendirir. Amaç, cezai yaptırım yerine eğitim ve rehabilitasyon temelli çözümler üretmektir.
Çocuğun geleceği bir toplumun geleceğidir. Bu nedenle çocukların cezai sorumluluğu konusundaki her karar, yalnızca bireyi değil, toplumsal vicdanı da ilgilendirir. Hukukun temel ilkesi olan “adalet”, ancak çocukları koruyan bir sistemle gerçek anlamına ulaşabilir.
📞 Hukuki durumunuzu değerlendirmek ve süreci haklarınızı koruyarak yönetmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Hizmetlerimize ve bilgilendirici içeriklerimize ulaşmak için YouTube kanalımızı da ziyaret edebilirsiniz.
📍 Ofisimiz: Caferağa Mahallesi General Asım Gündüz Caddesi No:102/3 Kadıköy/İSTANBUL
📞 Telefon: 0533 558 68 87
🌐 Web: https://bahariyehukuk.com/
🗺️ Yol tarifi için tıklayın.