Vesayet davası, bireyin kendi haklarını, malvarlığını veya kişisel çıkarlarını koruyamayacak durumda olduğu hâllerde devletin devreye girdiği bir hukuki koruma mekanizmasıdır. Türk Medeni Kanunu, herkesin hak ehliyetine sahip olduğunu kabul eder; ancak bazı kişiler, akıl hastalığı, zihinsel engellilik, yaşlılık, kötü yaşam alışkanlıkları ya da alkol ve madde bağımlılığı gibi nedenlerle bu haklarını fiilen kullanamayabilir. Böyle durumlarda kişi, hem kendisi hem de çevresi için risk oluşturabilir. Vesayet kurumu, bu durumda kişinin iradesine saygı gösterirken, onun menfaatlerini korumayı amaçlar.
Vesayet davası sonucunda verilen karar ile kişi “kısıtlı” sıfatı kazanır ve onun hukuki işlemlerini yürütmek üzere bir “vasi” atanır. Vasi, kısıtlının hem kişisel hem de malvarlığına ilişkin işlerini temsil eder; ancak bu yetkiler, mahkeme denetimi altında kullanılabilir. Vasi, keyfi karar alamaz; mahkemenin onayı gereken işlemler (örneğin taşınmaz satışı, borçlanma, bağış yapma) belirli yasal çerçevelere bağlıdır.
Vesayet davasının amacı, kişiyi cezalandırmak değil; korumak ve düzenlemektir. Zira hukuk, bireyin fiil ehliyetini tamamen ortadan kaldırmak yerine, onu gerektiği ölçüde sınırlamayı tercih eder. Böylece kişi, kendi zararına olacak işlemlerden korunur, fakat temel kişilik haklarını korumaya devam eder.
Vesayet Davasının Tanımı ve Hukuki Dayanağı
Vesayet, kişinin hukuk düzeni tarafından koruma altına alınmasını ifade eder. Medeni Kanun’un 396. maddesine göre, “Fiil ehliyetine sahip olmayan ya da bu ehliyeti sınırlandırılmış olan kişilerin haklarının korunması amacıyla, vesayet makamı tarafından bir vasi atanır.”
Bu düzenleme, devletin zayıf bireyleri koruma ödevinin bir uzantısıdır. Vesayet, toplumsal sorumluluğun hukuki ifadesidir; kişi kendi çıkarlarını koruyamayacak durumdaysa, hukuk düzeni onun yerine geçici bir temsil sistemi kurar.
Vesayet kararı verilebilmesi için üç ana unsur aranır:
Kısıtlama sebebi (örneğin akıl hastalığı, yaşlılık, bağımlılık),
Fiil ehliyetini kullanamayacak derecede zayıflık,
Mahkeme kararı.
Bu üç unsur bir araya gelmeden kimse kendiliğinden vesayet altına alınamaz. Vesayet kararı sadece Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilebilir ve kamu düzenine ilişkin olduğu için tarafların rızasıyla kaldırılamaz.
Vesayet, hukuk sistemimizde iki temel amaca hizmet eder:
Korumacı Amaç: Kısıtlının malvarlığının ve kişisel haklarının kötüye kullanılmasını önlemek.
Denetleyici Amaç: Vasiye verilen yetkilerin mahkeme tarafından gözetim altında tutulmasını sağlamak.
Bu yönüyle vesayet kurumu, yalnızca bireysel bir dava konusu değil, aynı zamanda sosyal devlet ilkesinin bir yansımasıdır.
Kimler Vesayet Altına Alınabilir?
Türk Medeni Kanunu’nun 405 ila 408. maddeleri vesayet altına alınabilecek kişileri ayrıntılı biçimde düzenlemiştir. Mahkeme, her olayda kişisel ve tıbbi koşulları değerlendirir; dolayısıyla vesayet kararı genel bir iddia üzerine değil, somut deliller ve uzman raporlarıyla verilir.
Vesayet altına alınabilecek kişi grupları şunlardır:
Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı Bulunanlar
TMK m. 405 uyarınca, akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle işlerini gerektiği gibi yönetemeyen ve bu durumunu resmî sağlık kurulu raporuyla kanıtlayan kişiler vesayet altına alınabilir.
Mahkeme, kişiyi doğrudan hastaneye sevk ederek, devlet hastanesi veya adli tıp kurulu tarafından düzenlenecek raporu esas alır. Raporda, kişinin kısıtlanmasının gerekip gerekmediği açıkça belirtilmelidir.
Bu tür vakalarda genellikle şizofreni, bipolar bozukluk, ileri demans gibi rahatsızlıklar görülür. Mahkeme, kişinin yalnızca hastalığına değil, hastalığın günlük yaşamını ve karar alma gücünü nasıl etkilediğine bakar.
Savurganlık, Alkol veya Uyuşturucu Bağımlılığı
TMK m. 406, “Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı nedeniyle kendisinin veya ailesinin güvenliğini tehlikeye atan kişi vesayet altına alınabilir” hükmünü getirir.
Bu kişiler hukuken tamamen ehliyetsiz sayılmaz; ancak davranışları nedeniyle ekonomik ve sosyal güvenliği tehdit altındadır. Mahkeme, genellikle yakınlarının başvurusu üzerine sosyal inceleme raporu alır ve kısıtlamanın gerekliliğini değerlendirir.
Yaşlılık, Bedensel Hastalık veya Engellilik
TMK m. 407 uyarınca, ileri yaş, ağır bedensel hastalık veya engellilik nedeniyle işlerini yönetemeyen kişiler de vesayet altına alınabilir. Bu durumda amaç, kişinin malvarlığını ve sağlık kararlarını korumaktır.
Mahkeme, kişiyi kısıtlarken onun kişisel tercihlerini mümkün olduğunca dikkate alır. Örneğin, yaşlı bir kişinin kendi isteğiyle çocuğunu vasi olarak önermesi uygulamada sıkça görülür.
Kendi Talebiyle Vesayet Altına Alınma
Bazı kişiler, yaşlılık veya sağlık sorunları nedeniyle kendi rızalarıyla vesayet altına alınmak isteyebilir. TMK m. 408, bu talebe imkân tanır. Mahkeme, kişinin irade beyanını yeterli bulursa ve kamu yararına aykırılık yoksa vesayet kararı verebilir.
Bu durum, özellikle ileri yaşta yalnız yaşayan bireylerde güvenlik ve mali kontrol amacıyla tercih edilir.
Cezai Hükümlüler ve İflas Edenler
Bazı hallerde mahkeme, cezai hüküm veya ağır mali durum nedeniyle kişinin hukuki ehliyetini kısıtlayabilir. Ancak bu tür durumlarda vesayet kararı otomatik olarak verilmez; özel değerlendirme gerekir.
Her durumda mahkeme, kişinin iradesi ile korunma ihtiyacı arasındaki dengeyi gözetir. Gereksiz kısıtlama, temel haklara müdahale sayılacağı için, vesayet kararı daima son çare olarak uygulanır.
Vesayet Davası Nasıl Açılır?
Vesayet davası, genellikle kısıtlıyı korumak isteyen yakınları, savcılık veya kamu kurumları tarafından açılır. Görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi, yetkili mahkeme ise kısıtlanacak kişinin yerleşim yeri mahkemesidir.
Dava Dilekçesinin Hazırlanması
Davacı, dilekçesinde kısıtlama nedenini, kişisel gözlemlerini, varsa belgeleri (örneğin hastane raporu, tanık beyanı, ekonomik kayıtlar) ve tanık listesini belirtmelidir. Dilekçe sade ama detaylı olmalıdır.
Ön İnceleme ve Delillerin Toplanması
Mahkeme, dilekçeyi aldıktan sonra dosyayı inceleyerek gerekli delilleri toplar.
Tıbbi neden varsa kişi resmî sağlık kurumuna sevk edilir.
Savurganlık, alkol veya kötü alışkanlık iddiasında sosyal inceleme raporu istenir.
Gerektiğinde tanıklar dinlenir ve aile bireylerinin beyanları alınır.
Geçici Önlemler
Mahkeme, dava süresince kişinin menfaatini korumak için geçici tedbirler alabilir. Örneğin, banka hesaplarını dondurabilir, taşınmazlara tedbir koyabilir veya geçici vasi atayabilir.
Karar ve Vasi Ataması
Deliller değerlendirildikten sonra mahkeme, kısıtlama gerekliliğine karar verirse bir vasi atar. Vasi genellikle kısıtlının yakını (eş, çocuk, kardeş) arasından seçilir; ancak menfaat çatışması varsa, mahkeme bağımsız vasi tayin edebilir.
Atama kararıyla birlikte:
Kısıtlının fiil ehliyeti sınırlandırılır,
Vasi, onun kişisel ve malvarlığı işlemlerinde temsil yetkisine sahip olur,
Vesayet kararı nüfus kayıtlarına işlenir.
Kararın Denetimi ve Bildirimi
Vasi, her yıl hesap vermek zorundadır. Mahkeme, bu hesapları inceleyerek malvarlığının doğru yönetilip yönetilmediğini denetler. Gerektiğinde vasiyi değiştirme veya vesayeti kaldırma yetkisine sahiptir.
Dava Süresi
Vesayet davasının süresi dosyanın içeriğine göre değişir. Tıbbi rapor ve sosyal inceleme süreçleri nedeniyle ortalama 3 ila 6 ay arasında sonuçlanabilir. Ancak acil durumlarda mahkeme geçici vasi atayarak hızlı koruma sağlar.
Vesayetin Sona Ermesi ve Denetimi
Vesayet kurumu kalıcı bir durum değildir; koruma amacı ortadan kalktığında veya hukuki gerekçeler sona erdiğinde vesayet de kendiliğinden veya mahkeme kararıyla sona erer. Türk Medeni Kanunu’na göre vesayetin sona ermesi üç şekilde gerçekleşebilir:
Kısıtlılık Sebebinin Ortadan Kalkması
Kişi, vesayet altına alınmasına neden olan durumu (örneğin akıl hastalığı, bağımlılık, savurganlık) ortadan kaldırdığında vesayet kararı kaldırılır. Bu durumda kişi, mahkemeye başvurarak vesayetin kaldırılmasını talep edebilir.
Mahkeme, yeniden bir sağlık kurulu raporu veya sosyal inceleme raporu talep ederek kişinin artık kendi işlerini görebilecek durumda olup olmadığını değerlendirir. Rapor olumluysa vesayet sona erdirilir ve kişinin fiil ehliyeti yeniden kazanılır.
Kısıtlının Ölümü
Kısıtlının ölümüyle birlikte vesayet ilişkisi de kendiliğinden sona erer. Ancak vasi, ölüm tarihinden sonra da malvarlığına ilişkin işlemleri derhal mahkemeye bildirmekle yükümlüdür. Mahkeme, vasiye son hesap verme yükümlülüğü getirir ve varsa bakiye malların mirasçılara devredilmesini sağlar.
Mahkeme Kararıyla Vesayetin Kaldırılması
Bazı durumlarda, kısıtlının korunmaya artık ihtiyaç duymadığı veya vesayetin gereksiz hale geldiği tespit edilirse mahkeme, vesayeti kaldırabilir. Örneğin yaşlılık nedeniyle geçici olarak vesayet altına alınan kişi, sağlığına kavuştuysa vesayet sonlandırılır.
Mahkeme bu kararları verirken vesayet makamı (Sulh Hukuk Mahkemesi) ve denetim makamı (Asliye Hukuk Mahkemesi) arasındaki hiyerarşiyi dikkate alır. Sulh Hukuk Mahkemesi uygulama kararlarını alırken, Asliye Hukuk Mahkemesi denetim yetkisini kullanır.
Denetim Süreci
Vasi, vesayet süresince yaptığı tüm işlemleri yıllık olarak mahkemeye bildirmekle yükümlüdür. Buna “vasi hesap raporu” denir. Mahkeme bu raporu inceler, gerektiğinde ek belge ister veya müfettiş atayabilir.
Eğer vasi yükümlülüklerini ihmal eder veya kötüye kullanırsa, mahkeme vasi hakkında sorumluluk davası açılmasına ve yerine yenisinin atanmasına karar verebilir.
Bu sistem, hem kısıtlının haklarını hem de kamu güvenliğini koruyan bir denge mekanizmasıdır.
Vasinin Yetkileri, Sorumlulukları ve Yükümlülükleri
Vasi, mahkeme tarafından atanan ve kısıtlının menfaatlerini temsil eden kişidir. Ancak vasi, mutlak yetkiye sahip değildir; yetkileri hem kanunla hem de mahkeme kararıyla sınırlandırılmıştır.
Vasinin Temel Görevleri
Kısıtlının Kişisel Temsili: Vasi, kısıtlının günlük yaşamına, bakımına, sağlık tedavilerine ve sosyal ilişkilerine ilişkin kararları verir. Ancak kısıtlının kişilik haklarına saygı esastır; örneğin kısıtlının din, eğitim veya özel yaşamına ilişkin kararlar onun rızası alınmadan verilmemelidir.
Malvarlığının Yönetimi: Vasi, kısıtlının mallarını korumak ve verimli şekilde yönetmek zorundadır. Taşınmaz satışı, bağış, borçlanma gibi işlemler için mahkemenin açık izni gerekir.
Yıllık Hesap Verme: Vasi, her yıl düzenli olarak gelir-gider tablosu sunar. Bu rapor, vesayet makamı tarafından denetlenir.
Vasinin Yetki Sınırları
Vasi, kısıtlının menfaatine aykırı hiçbir işlem yapamaz. TMK m. 462 gereği şu işlemler için mahkeme izni şarttır:
Kısıtlının taşınmazını satmak veya ipotek etmek,
Kısıtlının miras hakkından feragat etmek,
Kısıtlının evlenmesine, boşanmasına veya evlat edinmesine ilişkin kararlar,
Kısıtlının büyük ölçekli borçlanmalara girmesi.
Vasi, bu tür işlemleri mahkemenin onayı olmadan yaparsa işlem geçersiz sayılır ve vasi hukuki sorumluluk altına girer.
Vasinin Sorumluluğu
Vasi, görevini kötüye kullanır, ihmalkâr davranır veya malvarlığını kötü yönetirse, mahkeme tarafından görevden alınabilir ve hakkında tazminat sorumluluğu doğar. TMK m. 466’ya göre, “Vasi, görevini kötüye kullanmasından doğan zararlardan kişisel olarak sorumludur.”
Bu durumlarda kısıtlının yakınları veya Cumhuriyet savcısı, mahkemeye başvurarak vasi hakkında şikâyette bulunabilir.
Vesayet Denetimi ve Devlet Sorumluluğu
Devlet, vesayet kurumunun denetiminden de sorumludur. Vesayet daireleri (Sulh Hukuk ve Asliye Hukuk Mahkemeleri), düzenli olarak denetim raporları oluşturur. Gerektiğinde vesayet yetkisi başka bir kişiye veya kuruma devredilebilir.
Uygulamada Karşılaşılan Özel Durumlar
Vesayet kurumunun uygulaması, her bireyin kişisel durumu farklı olduğu için çok çeşitli senaryolar içerir. Bazı özel durumlarda hukuki değerlendirme daha karmaşık hale gelir.
Vasi ile Kısıtlı Arasındaki Menfaat Çatışması
Eğer vasi, kısıtlının çıkarlarına aykırı bir işlem yapmak zorunda kalırsa (örneğin kendi miras hakkıyla çakışan bir mal satışı), mahkeme bu işlem için kayyım atar. Kayyım, sadece o işlem için geçici temsil yetkisine sahiptir.
Kısıtlı Tarafından Yapılan İşlemler
Kısıtlı kişi vesayet altındayken kendi adına hukuki işlem yaparsa, bu işlem kural olarak geçersizdir. Ancak günlük yaşamın olağan gereksinimlerini (örneğin küçük alışverişler, kişisel harcamalar) kapsayan işlemler istisna olarak geçerli sayılabilir.
Geçici Vesayet (Geçici Vasi Ataması)
Kısıtlanma davası devam ederken acil bir durum ortaya çıkarsa, mahkeme dava süresi boyunca geçici vasi atayabilir. Örneğin hastane tedavisi, kira sözleşmesi veya banka işlemleri için geçici temsil gerekebilir.
Kurumsal Vesayet
Bazı durumlarda vasi olarak birey değil, resmî kurumlar (örneğin sosyal hizmet kuruluşları, huzurevleri) atanabilir. Bu sistem özellikle sahipsiz veya ailesi bulunmayan kısıtlılar için uygulanır. Kurumlar, devletin denetiminde vesayet görevini yürütür.
Yargıtay Uygulamaları
Yargıtay, vesayet kararlarının verilmesinde orantılılık ilkesine büyük önem verir. Gereksiz veya aşırı kısıtlama, kişinin temel haklarını ihlal edeceği için, mahkemelerin her somut olayda kısıtlamanın zaruri olup olmadığını ispatlaması gerekir. Ayrıca, vasi atanacak kişinin güvenilirliği, mali durumu ve kısıtlıyla ilişkisi mutlaka araştırılmalıdır.
Vesayet ve Diğer Davalar Arasındaki Etkileşim
Vesayet kararı, kısıtlının taraf olduğu birçok hukuki ilişkiyi etkiler. Örneğin miras paylaşımı, tapu işlemleri, nafaka ve boşanma davalarında kısıtlının vasi aracılığıyla temsil edilmesi gerekir. Mahkeme, vesayet kararını ilgili dairelere bildirir ve sicil kayıtları buna göre güncellenir.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Vesayet davasını kimler açabilir?
Vesayet davası, genellikle kısıtlanacak kişinin yakın akrabaları (eş, çocuk, kardeş), savcılık veya ilgili kamu kurumları tarafından açılabilir. Kişi kendisi de, yaşlılık veya hastalık nedeniyle vesayet altına alınmak istediğinde mahkemeye başvurabilir. Ayrıca sosyal hizmet kurumları da risk altındaki bireyler için bu davayı başlatabilir.
Vesayet davasında hangi belgeler gerekir?
Dava dilekçesi, nüfus kayıt örneği, sağlık kurulu raporu (akıl hastalığı veya fiziksel engel varsa), tanık listesi ve gerekçeyi destekleyen belgeler gereklidir. Savurganlık veya bağımlılık iddiası varsa sosyal inceleme raporu ve tanık beyanları da eklenir.
Vasi kim olur, nasıl seçilir?
Mahkeme, kısıtlıyla akrabalık ilişkisi, güvenilirlik, yaş, deneyim ve menfaat çatışması olup olmadığını değerlendirerek vasi atar. Genellikle eş, çocuk, kardeş gibi yakın akrabalar tercih edilir; ancak menfaat çatışması varsa bağımsız bir vasi atanabilir.
Vesayet kararı ne kadar sürer?
Vesayet kararı kalıcı değildir. Kısıtlanma nedeni ortadan kalktığında (örneğin kişi iyileştiğinde veya bağımlılığını bıraktığında) mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Kısıtlının ölümünde ise vesayet kendiliğinden sona erer.
Vasi görevini kötüye kullanırsa ne olur?
Vasi, görevini kötüye kullanır, ihmal eder veya malvarlığını zarara uğratırsa mahkeme tarafından görevden alınabilir ve hakkında tazminat sorumluluğu doğar. Ayrıca kısıtlının yakınları veya savcılık şikâyet yoluna gidebilir.
Kısıtlı kişi evlenebilir mi?
Kısıtlı kişi, ancak mahkeme onayıyla evlenebilir. Mahkeme, vasi ve sağlık raporları ışığında evliliğin kişinin menfaatine uygun olup olmadığını değerlendirir. Onay verilmezse yapılan evlilik geçersiz sayılabilir.
Vasi, kısıtlının mallarını satabilir mi?
Hayır, vasi kısıtlının mallarını mahkeme izni olmadan satamaz. Taşınmaz satışı, bağış, ipotek veya borçlanma gibi işlemler için mahkemenin açık izni gerekir. Aksi durumda işlem hükümsüz olur ve vasi sorumlu hale gelir.
Vesayet kararı hangi kurumlara bildirilir?
Vesayet kararı kesinleştikten sonra mahkeme, kararı nüfus müdürlüğüne, tapı müdürlüğüne, gerekirse bankalara ve ilgili resmi kurumlara bildirir. Böylece kısıtlının işlemleri yalnızca vasisi aracılığıyla yapılabilir hale gelir.
Vasi değiştirilebilir mi?
Evet. Vasi görevini yerine getiremiyorsa, kısıtlının menfaatine aykırı davranıyorsa veya tarafsızlığını yitirmişse mahkeme tarafından değiştirilebilir. Kısıtlının yakınları veya savcılık, vasi değişikliği talebiyle mahkemeye başvurabilir.
Vesayet davası açmak için avukat tutmak zorunlu mu?
Zorunlu değildir, ancak tavsiye edilir. Vesayet davaları hem tıbbi hem hukuki yönü güçlü, belgeli süreçlerdir. Deneyimli bir avukatın desteği, sürecin doğru yönetilmesini ve hak kaybı yaşanmamasını sağlar.
Sonuç
Vesayet davası, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen en temel koruyucu hukuk mekanizmalarından biridir. Bu kurumun amacı, bireyin fiil ehliyetinin sınırlanması değil, tam aksine onun iradesini, malvarlığını ve yaşam bütünlüğünü koruma altına almaktır. Akıl hastalığı, zihinsel engellilik, bağımlılık, yaşlılık veya ağır bedensel rahatsızlık gibi nedenlerle kendi haklarını koruyamayacak duruma gelen bireylerin vesayet altına alınması, hem kişisel hem toplumsal bir sorumluluktur.
Vesayet süreci, sadece bir dava olarak değil, hukuki, tıbbi ve sosyal unsurların iç içe geçtiği kapsamlı bir değerlendirme süreci olarak görülmelidir. Mahkemeler, her olayda bireyin özgürlük hakkı ile korunma ihtiyacını dengeler. Bu nedenle, vesayet kararı verilmeden önce kısıtlama nedeninin varlığı, süresi ve derecesi çok yönlü olarak araştırılır. Gereksiz veya aşırı kısıtlama, kişilik haklarının ihlali anlamına gelebileceğinden, hâkim karar verirken ölçülülük ilkesini gözetmekle yükümlüdür.
Uygulamada, vesayet davaları çoğu zaman yaşlı ebeveynlerin, zihinsel engelli bireylerin veya sağlık sorunları nedeniyle karar verme gücü zayıflamış kişilerin menfaatini korumak için açılmaktadır. Bu tür davalarda asıl hedef, kişinin kendi kimliğini ve haklarını kaybetmeden, güvenli bir yaşam sürdürebilmesidir. Vasi atanmasıyla birlikte kişinin malvarlığı ve kişisel işlemleri koruma altına alınır; ancak bu yetki sınırsız değildir. Vasi, mahkemenin izni ve denetimi altında hareket eder, her yıl hesap verir ve kısıtlının menfaatine aykırı hiçbir işlemde bulunamaz.
Vesayet davası sürecinin doğru şekilde yürütülmesi, uzman hukuki destek gerektirir. Dava dilekçesinin eksiksiz hazırlanması, sağlık raporlarının doğru yorumlanması ve uygun vasi seçiminin yapılması, davanın sonucunu doğrudan etkiler. Yanlış veya eksik başvuru, hem sürecin uzamasına hem de hak kaybına neden olabilir.
Bahariye Hukuk, vesayet, vasi atanması, vesayetin kaldırılması, vasi değişikliği ve hesap denetimi gibi konularda müvekkillerine kapsamlı hukuki danışmanlık sunmaktadır. Kadıköy merkezli ekibimiz, vesayet hukukunun tüm aşamalarında hem kısıtlının haklarını hem de ailenin menfaatlerini korumaya özen gösterir.
Ayrıca firmamız, aile hukuku alanında da uzun yıllara dayanan deneyime sahiptir. Boşanma, velayet, nafaka, mal paylaşımı ve soybağına ilişkin davalarda, deneyimli Kadıköy aile hukuku avukatı kadromuz müvekkillerine stratejik ve güvenilir çözümler sunmaktadır.
Eğer siz de bir yakınınız için vesayet davası açmak, mevcut bir vesayet kararını sonlandırmak veya vasi değişikliği talebinde bulunmak istiyorsanız, Bahariye Hukuk’un uzman kadrosuyla iletişime geçebilir, sürecinizi güvenle yürütebilirsiniz. Her dava, bireyin onurunu korumak ve adaletin kişisel boyutunu güçlendirmek için bir fırsattır.
📞 Hukuki durumunuzu değerlendirmek ve süreci haklarınızı koruyarak yönetmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Hizmetlerimize ve bilgilendirici içeriklerimize ulaşmak için YouTube kanalımızı da ziyaret edebilirsiniz.
📍 Ofisimiz: Caferağa Mahallesi General Asım Gündüz Caddesi No:102/3 Kadıköy/İSTANBUL
📞 Telefon: 0533 558 68 87
🌐 Web: https://bahariyehukuk.com/
🗺️ Yol tarifi için tıklayın.