Terekenin tasfiyesi davası, miras bırakanın ölümünden sonra geriye kalan malvarlığının, borçlarının ve alacaklarının hukuka uygun şekilde değerlendirilmesi ve mirasçılar arasında paylaştırılması sürecini ifade eder. Türk miras hukukunda tereke, ölen kişinin tüm malvarlığına — taşınmazlar, taşınırlar, haklar, alacaklar ve borçlar dahil olmak üzere — verilen genel isimdir. Bu nedenle tasfiye süreci, yalnızca mirasın paylaşımıyla sınırlı değildir; aynı zamanda borçların ödenmesi, alacakların tahsil edilmesi ve geriye kalan varlıkların yasal veya atanmış mirasçılara adil bir biçimde dağıtılmasını da kapsar.

Miras hukuku bakımından terekenin tasfiyesi, özellikle miras bırakanın borçlarının malvarlığından fazla olduğu durumlarda ya da mirasçılar arasında ciddi uyuşmazlıkların yaşandığı hallerde önem kazanır. Çünkü bu dava, mirasın doğrudan paylaşımına geçilmeden önce tüm hukuki yükümlülüklerin yerine getirilmesini ve kalan malvarlığının netleştirilmesini sağlar. Bu yönüyle terekenin tasfiyesi, mirasçılar açısından hem hak kayıplarını önleyen hem de olası dava risklerini azaltan bir güvence mekanizmasıdır.

Tasfiye davası, mirasçılar tarafından doğrudan açılabileceği gibi, alacaklılar veya menfaati bulunan üçüncü kişiler tarafından da talep edilebilir. Ayrıca bazı durumlarda mirasçılar mirası reddettiğinde terekenin tasfiyesi zorunlu hâle gelir ve mahkeme tarafından re’sen başlatılır. Bu süreçte mahkeme, terekenin aktif ve pasiflerini tespit eder, alacak ve borçları netleştirir, ardından kalan malvarlığını yasal pay oranlarına göre mirasçılara dağıtır.

Bu makalede, terekenin tasfiyesi davasının hukuki dayanaklarını, hangi hallerde açılabileceğini, kimlerin dava açma hakkına sahip olduğunu, dava sürecinin nasıl işlediğini ve Yargıtay kararlarıyla şekillenen güncel uygulamaları detaylı biçimde ele alacağız. Ayrıca, uygulamada yapılan hatalar, dikkat edilmesi gereken noktalar ve profesyonel destek almanın sürece etkisi gibi önemli konulara da değinerek mirasçılar ve hak sahipleri için kapsamlı bir rehber sunacağız.

Tereke Kavramı ve Hukuki Çerçeve

“Tereke” kavramı, miras bırakanın ölüm anında geride bıraktığı tüm malvarlığı unsurlarını ifade eder. Bu unsurlar; taşınmazlar (ev, arsa, tarla gibi), taşınırlar (araç, eşya, nakit vb.), alacak hakları, fikri mülkiyet hakları ve borçlar gibi aktif ve pasif kalemlerden oluşur. Yani tereke, sadece ekonomik değeri olan varlıkları değil, aynı zamanda ölen kişinin yükümlülüklerini de kapsar. Bu nedenle tasfiye süreci yalnızca “paylaşım” olarak görülmemeli; borçların ödenmesi, alacakların tahsili ve terekenin hukuken netleştirilmesi olarak da anlaşılmalıdır.

Türk Medeni Kanunu’na göre tereke, miras bırakanın ölüm anında otomatik olarak mirasçılara geçer. Ancak bu geçiş, tüm hak ve borçları kapsadığından, mirasçılar terekenin pasiflerinden de sorumlu olabilir. Özellikle borçların malvarlığından fazla olduğu durumlarda, mirasçılar açısından ciddi bir mali risk ortaya çıkar. İşte terekenin tasfiyesi davası, bu risklerin ortadan kaldırılması ve miras sürecinin hukuka uygun şekilde tamamlanması için başvurulan yasal yoldur.

Tasfiye davasının hukuki dayanağı, Türk Medeni Kanunu’nun 634 ve devamı maddeleri ile İcra ve İflas Kanunu’ndaki düzenlemelerdir. Bu hükümler çerçevesinde mahkeme, terekenin aktif ve pasiflerini tespit eder, borçları öder, alacakları tahsil eder ve kalan malvarlığını paylaştırır. Tasfiye tamamlandığında mirasçıların sorumluluğu sona erer ve tereke üzerindeki haklar netleşir.

Kimler Tasfiye Davası Açabilir ve Hangi Durumlarda Gündeme Gelir?

Terekenin tasfiyesi davası, çeşitli sebeplerle gündeme gelebilir ve farklı taraflar tarafından açılabilir. Bu davanın en sık açıldığı durumlar şunlardır:

Mirasçılar Tarafından Açılan Tasfiye Davaları

Mirasçılar, miras bırakanın borçlarının ne kadar olduğunu bilmediklerinde veya terekenin paylaşımından önce borçların ödenmesini güvence altına almak istediklerinde tasfiye davası açabilirler. Bu, özellikle borçların malvarlığından fazla olabileceği durumlarda tercih edilir. Böylece mirasçılar kendi malvarlıklarıyla sorumlu olmaktan kurtulabilirler.

Mirasın Reddi Durumunda Tasfiye

Eğer tüm mirasçılar mirası reddederse (TMK m.612), tereke kendiliğinden tasfiyeye tabi olur. Bu durumda mirasçıların sorumluluğu sona erer ve mahkeme, terekeyi iflas hükümlerine göre tasfiye eder. Borçlar ödenir, kalan değer varsa kanuni mirasçılara veya devlete geçer.

Alacaklılar Tarafından Açılan Tasfiye Davaları

Miras bırakanın borçlusu olduğu kişiler de terekenin tasfiyesi davası açabilir. Alacaklılar, tereke üzerinde doğrudan hak sahibi olmadıkları için tasfiye yoluyla alacaklarını güvence altına almayı amaçlarlar. Bu davada mahkeme, alacaklıların taleplerini de değerlendirir ve ödemeleri öncelik sırasına göre yapar.

Menfaati Bulunan Üçüncü Kişiler

Bazı durumlarda vasiyet alacaklıları, ortaklar veya terekeye ilişkin çıkarı bulunan kişiler de tasfiye davası açabilir. Örneğin, miras bırakanın ortak olduğu bir şirketin ortağı, tasfiye sonucunda şirket hisselerinin kimlere geçeceğini öğrenmek için bu davayı başlatabilir.

📌 Uygulamada En Yaygın Sebep: Terekenin borçlarının fazla olması veya terekenin içeriğinin belirsiz olması hâlinde mirasçılar, kendi malvarlıklarının risk altına girmemesi için tasfiye talebinde bulunur.

Dava Süreci ve Mahkemenin Tasfiye İşlemleri

Terekenin tasfiyesi davası, miras bırakanın son yerleşim yerindeki Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır. Davanın temel amacı, terekenin aktif ve pasiflerinin belirlenmesi, borçların ödenmesi, alacakların tahsil edilmesi ve kalan varlıkların adil şekilde paylaştırılmasıdır. Süreç aşağıdaki aşamalardan oluşur:

Dava Açılışı ve Terekenin Tespiti

Dava dilekçesinde terekenin tasfiye edilmesi talep edilir. Mahkeme öncelikle terekenin kapsamını belirlemek için tespit işlemleri yapar. Bu aşamada tüm taşınır ve taşınmaz mallar, banka hesapları, alacaklar ve borçlar belirlenir. Gerektiğinde bilirkişi görevlendirilir.

Alacak ve Borçların Bildirilmesi

Mahkeme, alacaklılara ilan yoluyla çağrı yapar ve belirli bir süre içinde taleplerini bildirmelerini ister. Miras bırakanın borçları, belgeler ve kayıtlar ışığında tespit edilir. Tereke borçları öncelikli olarak ödenir; örneğin defin masrafları, mirasın korunması için yapılan harcamalar ve vergiler ilk sırada yer alır.

Malvarlığının Paraya Çevrilmesi

Bazı durumlarda tereke mallarının paraya çevrilmesi gerekir. Özellikle borçlar tereke mallarıyla ödenemiyorsa, mahkeme taşınır ve taşınmaz malları satışa çıkarabilir. Satıştan elde edilen gelir, borçların ödenmesinde kullanılır.

Borçların Ödenmesi ve Alacakların Tahsili

Tereke borçları ödendikten sonra, varsa miras bırakanın alacakları tahsil edilir. Bu aşama, tasfiyenin en kritik noktalarından biridir çünkü borç ve alacak dengesinin doğru kurulması, mirasçıların hak kaybına uğramasını önler.

Kalan Malvarlığının Paylaştırılması

Borçların ödenmesinden ve alacakların tahsilinden sonra geriye kalan varlıklar, yasal mirasçılar arasında paylaştırılır. Bu paylaşım, miras sözleşmesi, vasiyetname veya kanuni miras payları çerçevesinde yapılır.

📌 Uygulamada Önemli Bir Nokta: Tereke tasfiyesi tamamlanmadan miras paylaşımına geçilemez. Aksi hâlde yapılan paylaşımlar hukuken geçersiz sayılabilir veya iptale konu olabilir.

Tasfiye Sırasında Dikkat Edilmesi Gereken Hukuki Öncelikler

Terekenin tasfiyesi davasında en önemli aşamalardan biri, tasfiye işlemleri sırasında gözetilmesi gereken hukuki önceliklerin doğru belirlenmesidir. Çünkü tasfiye süreci yalnızca mal paylaşımından ibaret değildir; borçların sırası, alacakların önceliği, vergi yükümlülükleri ve vasiyet hükümleri gibi çok sayıda detay, sürecin sonucunu doğrudan etkiler.

📌 Öncelik sırası genellikle şu şekilde belirlenir:

Defin ve cenaze giderleri: Öncelikli olarak miras bırakanın cenaze masrafları karşılanır.

Terekenin korunması için yapılan masraflar: Mirasın değer kaybını önlemek için yapılan masraflar, bakım ve muhafaza giderleri ikinci sırada gelir.

Vergiler ve kamu borçları: Vergi dairesine ve kamu kurumlarına olan borçlar ödenir.

Özel borçlar ve alacaklı talepleri: Sırada özel hukuk kaynaklı borçlar yer alır.

Vasiyet hükümlerinin yerine getirilmesi: Eğer vasiyetname varsa ve borçlar ödendikten sonra yeterli varlık kalmışsa, vasiyet hükümleri uygulanır.

Mirasçılara pay dağıtımı: Son aşamada, kalan malvarlığı yasal veya atanmış mirasçılara paylaştırılır.

Bu sıralamanın gözetilmemesi hâlinde, yapılan işlemler geçersiz sayılabilir veya dava konusu olabilir. Özellikle alacaklılara tebligat yapılmaması, vasiyet hükümlerinin atlanması ya da borçların eksik ödenmesi gibi hatalar, tasfiye sürecini uzatır ve yeni davalara yol açar.

📌 Pratik Tavsiye: Mirasçılar, tasfiye aşamasında mutlaka profesyonel destek almalı, her bir borç ve alacağın hukuki statüsünü bilirkişi yardımıyla tespit ettirmelidir.

Yargıtay Kararları Işığında Terekenin Tasfiyesi

Terekenin tasfiyesi davalarıyla ilgili Yargıtay içtihatları, sürecin nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda önemli yol göstericiler sunar. Aşağıda bazı dikkat çekici kararlar yer almaktadır:

📍 Yargıtay 3. HD, E.2020/4578, K.2021/2145:
Miras bırakanın borçlarının tereke malvarlığını aşması nedeniyle mirasçılar terekenin tasfiyesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme, borçların iflas hükümlerine göre ödenmesine ve kalan malların mirasçılara devredilmesine karar vermiştir. Yargıtay, kararında “tasfiye yapılmadan doğrudan paylaştırma işleminin hukuka aykırı olduğunu” vurgulamıştır.

📍 Yargıtay 14. HD, E.2019/3276, K.2020/4820:
Tereke tasfiyesinde bazı alacaklılara tebligat yapılmadan işlem tamamlanmış, bu durum sonradan dava konusu olmuştur. Yargıtay, alacaklılara yapılan çağrının usule uygun olmaması hâlinde tasfiye işlemlerinin geçersiz sayılabileceğini belirtmiştir.

📍 Yargıtay 1. HD, E.2021/6231, K.2022/1982:
Tereke tasfiyesi tamamlandıktan sonra vasiyet hükümleri uygulanmamış ve doğrudan miras paylaşımına geçilmiştir. Yargıtay, vasiyetin miras paylaşımından önce yerine getirilmesi gerektiğini belirterek işlemleri iptal etmiştir.

Bu içtihatlar göstermektedir ki tasfiye sürecinde usul kurallarına eksiksiz uyulması, alacaklıların bilgilendirilmesi ve vasiyet hükümlerinin dikkate alınması hukuki geçerlilik açısından hayati öneme sahiptir.

Uygulamada Sık Yapılan Hatalar ve Stratejik Öneriler

Terekenin tasfiyesi davaları çoğu zaman teknik ayrıntılar içerdiği için uygulamada sıkça hatalar yapılır. Bu hatalar hem sürecin uzamasına hem de hak kayıplarına yol açabilir. İşte en yaygın hatalar ve bunlardan kaçınmak için stratejik öneriler 👇🏻

En Sık Yapılan Hatalar

Terekenin eksik bildirilmesi: Bazı malvarlıklarının beyan edilmemesi, tasfiyeyi eksik ve geçersiz hâle getirir.

Borçların yanlış sıralanması: Öncelik sırasına uyulmaması, borçluların itirazı ve yeni davalar doğurur.

Alacaklılara tebligat yapılmaması: Alacaklıların süreçten haberdar edilmemesi, tasfiye işlemlerinin iptaline neden olabilir.

Vasiyet hükümlerinin göz ardı edilmesi: Vasiyet yerine getirilmeden miras paylaşımına geçilmesi ciddi hukuki sonuçlar doğurur.

Tasfiye tamamlanmadan paylaşım yapılması: Tasfiye sonuçlanmadan yapılan işlemler iptale tabi olur.

Stratejik Öneriler

Tereke Tespiti Eksiksiz Yapılmalı: Tüm mal, hak, borç ve alacak kalemleri eksiksiz şekilde tespit edilmelidir.

Bilirkişi Desteği Alınmalı: Özellikle ticari işletmeler, taşınmaz değerlemeleri ve alacak tespiti gibi teknik konularda bilirkişi raporları süreci hızlandırır.

Alacaklılara Süreli Tebligat Yapılmalı: Mahkeme ilanı ve tebligatlar usule uygun şekilde yapılmalı, itiraz süresi beklenmelidir.

Vasiyet Hükümleri Öncelikle Uygulanmalı: Miras bırakanın iradesi, paylaşım öncesinde yerine getirilmelidir.

Paylaşım Tasfiye Sonrası Yapılmalı: Tereke tasfiyesi tamamlanmadan yapılan herhangi bir paylaşım hukuken geçersiz sayılır.

📌 Öneri: Mirasçılar arasında uyuşmazlık varsa veya tereke çok sayıda borç ve alacak içeriyorsa sürecin başından itibaren uzman bir miras hukuku avukatı eşliğinde hareket edilmesi en doğru yaklaşımdır. Bu, dava süresini kısaltır, hak kayıplarını önler ve mirasın adil paylaşımını sağlar.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Terekenin tasfiyesi davası nedir ve ne zaman açılır?

Terekenin tasfiyesi davası, miras bırakanın ölümünden sonra geride bıraktığı tüm malvarlığının (taşınır, taşınmaz, alacak, borç vb.) tespit edilerek borçların ödenmesi, alacakların tahsili ve kalan malvarlığının mirasçılara paylaştırılması için açılan davadır. Bu dava genellikle iki durumda gündeme gelir:

Mirasçılar, terekenin içeriği ve borçları hakkında belirsizlik yaşıyorsa,

Miras reddedilmiş ve tasfiye zorunlu hâle gelmişse.
Ayrıca alacaklılar da terekenin tasfiyesi talebinde bulunabilir. Tasfiye davası, miras bırakanın son yerleşim yeri Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır.

Terekenin tasfiyesi davasını kimler açabilir?

Dava hakkı yalnızca mirasçılarla sınırlı değildir. Türk Medeni Kanunu’na göre aşağıdaki kişiler bu davayı açabilir:

Yasal veya atanmış mirasçılar

Miras alacaklıları veya borç yükümlüsü kişiler

Terekeye ilişkin alacağı olan alacaklılar

Menfaati bulunan üçüncü kişiler (örneğin şirket ortakları veya vasiyet alacaklıları)

Bu kişilerden herhangi biri, mirasın netleştirilmesi veya borçların ödenmesi amacıyla mahkemeye başvurarak tasfiye sürecini başlatabilir.

Terekenin tasfiyesi davası açmak için süre var mı?

Terekenin tasfiyesi davası için kanunda belirli bir süre öngörülmemiştir. Ancak hak kaybı yaşamamak adına, miras bırakanın ölümünü öğrendikten sonra mümkün olan en kısa sürede başvuru yapılması tavsiye edilir. Eğer miras reddedilmişse, tasfiye süreci mahkeme tarafından resen başlatılır ve mirasçıların ayrıca dava açmasına gerek kalmaz.

Tereke borçları malvarlığından fazla ise ne olur?

Eğer terekenin borçları malvarlığından fazlaysa, mirasçılar kendi malvarlıklarıyla bu borçlardan sorumlu olmamak için iki yol izleyebilir:

Mirası reddetmek: Ölüm tarihinden itibaren 3 ay içinde yapılmalıdır.

Tasfiye talep etmek: Mahkeme, iflas hükümlerine göre terekeyi tasfiye eder. Borçlar ödenir, kalan değer varsa mirasçılara geçer.

Bu durumda mirasçıların sorumluluğu tereke ile sınırlı olur; kişisel malvarlıklarıyla sorumlu tutulmazlar.

Tasfiye davası devam ederken miras paylaşımı yapılabilir mi?

Hayır. Tereke tasfiye edilmeden miras paylaşımı yapılması hukuken geçersiz veya iptale tabi olabilir. Çünkü paylaşım öncesinde terekenin tüm aktif ve pasiflerinin netleştirilmesi gerekir. Aksi hâlde borç ödenmeden paylaşım yapılması, mirasçıların borç yükü altında kalmasına veya alacaklıların dava açmasına yol açabilir.

Tasfiye sırasında vasiyetname nasıl dikkate alınır?

Vasiyetname varsa, tasfiye tamamlandıktan sonra hükümleri uygulanır. Ancak vasiyet hükümleri, borçların ödenmesinden ve kamu alacaklarının tahsilinden sonra yerine getirilebilir. Eğer tereke borçları vasiyetin uygulanmasına engel olacak düzeydeyse, vasiyetin hükümleri kısmen veya tamamen yerine getirilemeyebilir. Bu durum, vasiyet alacaklılarının dava açma hakkını da doğurabilir.

Tereke tasfiyesinde alacaklılara nasıl bildirim yapılır?

Mahkeme, ilan yoluyla tüm alacaklılara başvuru yapmaları için çağrı yapar. Ayrıca bilinen alacaklılara doğrudan tebligat gönderilir. Alacaklıların belirtilen süre içinde alacaklarını bildirmesi gerekir; aksi hâlde talepleri tasfiye planına dahil edilmeyebilir. Bu süreç, alacaklıların korunması ve borçların doğru sırayla ödenmesi açısından büyük önem taşır.

Tasfiye süreci ne kadar sürer?

Davanın süresi terekenin büyüklüğüne, borçların ve alacakların durumuna, taraflar arasındaki uyuşmazlıklara göre değişir. Basit dosyalarda süreç 6-12 ay arasında tamamlanırken, karmaşık ticari ilişkiler, dava konusu taşınmazlar veya yurt dışındaki malvarlıkları söz konusuysa 2 yıla kadar uzayabilir. Süreci hızlandırmanın en etkili yolu, belgelerin eksiksiz hazırlanması ve bilirkişi desteği alınmasıdır.

Mirasçılar arasında anlaşmazlık varsa tasfiye süreci nasıl etkilenir?

Mirasçılar arasında anlaşmazlık varsa süreç uzayabilir. Özellikle tereke üzerindeki mülkiyet iddiaları, vasiyetin geçerliliğine ilişkin itirazlar veya borçların niteliği konusundaki uyuşmazlıklar davayı karmaşık hâle getirir. Böyle durumlarda mahkeme, bilirkişi incelemeleri ve ek duruşmalar yaparak karara varır. Uyuşmazlığın çözülmesi için uzlaşma veya arabuluculuk yollarına başvurulması süreci hızlandırabilir.

Tereke tasfiyesi tamamlandıktan sonra yeni borç ortaya çıkarsa ne olur?

Tasfiye tamamlandıktan sonra yeni bir borç ortaya çıkarsa, bu borcun tereke kapsamında olup olmadığı araştırılır. Eğer borç, ölümden önce doğmuş ancak bilinmeyen bir borçsa ve alacaklı haklıysa, alacaklı doğrudan mirasçılara başvurabilir. Mirasçılar bu durumda, terekenin zaten tasfiye edildiğini ve malvarlığı kalmadığını savunabilir. Ancak alacaklı hakkını ispat ederse, mirasçılar tereke oranında sorumluluk taşır.

Sonuç

Terekenin tasfiyesi davası, miras bırakanın ölümünden sonra geriye kalan malvarlığının eksiksiz şekilde tespit edilmesi, borç ve alacakların netleştirilmesi ve kalan değerlerin adil biçimde paylaştırılması açısından miras hukukunun en kritik mekanizmalarından biridir. Bu dava yalnızca bir paylaşım süreci değil, aynı zamanda mirasçıların haklarının korunması, borçlardan doğacak kişisel sorumlulukların önlenmesi ve alacaklıların menfaatlerinin güvence altına alınması açısından da büyük önem taşır. Özellikle terekenin içeriği belirsizse, borçlar yüksekse veya mirasçılar arasında ciddi uyuşmazlıklar varsa, tasfiye davası hak kayıplarını önlemenin en etkili yoludur.

Mirasçılar açısından bu sürecin en önemli avantajı, kişisel malvarlıklarının risk altına girmemesidir. Tasfiye tamamlandığında, mirasçılar sadece tereke kapsamında sorumlu olur ve kendi mallarıyla borç ödemek zorunda kalmazlar. Ayrıca tasfiye işlemi, miras bırakanın alacaklıları açısından da hukuki bir koruma sağlar; çünkü tüm talepler belirli bir sıraya göre değerlendirilir ve hakkaniyetli bir ödeme planı oluşturulur.

Ancak uygulamada görüldüğü üzere, terekenin tasfiyesi teknik ve hukuki açıdan karmaşık bir süreçtir. Malvarlığının eksiksiz tespiti, borçların sırasına göre ödenmesi, alacaklılara yapılacak tebligatlar, vasiyet hükümlerinin dikkate alınması gibi pek çok detayın titizlikle yürütülmesi gerekir. Bu aşamada yapılacak küçük bir hata, sürecin uzamasına, işlemlerin iptal edilmesine veya mirasçıların hak kaybına yol açabilir.

Bu nedenle sürecin başından itibaren miras hukuku alanında uzman bir miras avukatı ile hareket etmek büyük önem taşır. Profesyonel bir avukat; terekenin içeriğinin tespitinden tasfiye davasının yürütülmesine, alacaklıların haklarının korunmasından mirasçıların paylarının hesaplanmasına kadar her aşamada stratejik destek sağlar.

Bahariye Hukuk olarak, terekenin tasfiyesi davalarında müvekkillerimizin haklarını en güçlü şekilde savunuyor, sürecin sorunsuz ve hızlı ilerlemesi için kapsamlı hukuki danışmanlık sunuyoruz. Deneyimli İstanbul miras avukatı ve Kadıköy miras avukatı ekibimizle, mirasın adil, yasalara uygun ve hakkaniyetli biçimde sonuçlanması için yanınızda yer alıyoruz.

📞 Hukuki durumunuzu değerlendirmek ve süreci haklarınızı koruyarak yönetmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Hizmetlerimize ve bilgilendirici içeriklerimize ulaşmak için YouTube kanalımızı da ziyaret edebilirsiniz.

📞 Hemen İletişime Geçin

📍 Ofisimiz: Caferağa Mahallesi General Asım Gündüz Caddesi No:102/3 Kadıköy/İSTANBUL
📞 Telefon: 0533 558 68 87
🌐 Web: https://bahariyehukuk.com/
🗺️ Yol tarifi için tıklayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Retype the CAPTCHA code from the image
Change the CAPTCHA code