Toplumların huzur içinde yaşayabilmesi, farklı kimliklerin, inançların ve yaşam tarzlarının barış içinde bir arada var olmasına bağlıdır. Ancak tarih boyunca insanlar arasında din, dil, ırk, cinsiyet, etnik köken veya inanç farklılıkları sebebiyle ayrımcılık yapılmış, bu da toplumsal barışı tehdit eden sonuçlar doğurmuştur. Modern hukuk düzenleri, bu tür ayrımcılığın önüne geçebilmek için hem anayasal güvenceler hem de ceza hukuku yaptırımları geliştirmiştir. Türk hukuk sisteminde bu bağlamda en önemli düzenlemelerden biri, nefret ve ayırımcılık suçu olmuştur.

Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesinde düzenlenen nefret ve ayırımcılık suçu, kişilerin sahip oldukları özellikler sebebiyle toplumdan dışlanmalarını, hak kaybına uğramalarını veya ayrımcılığa maruz bırakılmalarını engellemeyi hedefler. Bu suç yalnızca bireyler arası haksızlıkları değil, aynı zamanda toplumsal düzeni tehdit eden fiilleri de kapsar. Çünkü ayrımcılık ve nefret söylemleri, zamanla toplumsal huzursuzluklara, kutuplaşmalara ve hatta şiddet olaylarına yol açabilir.

Nefret ve ayırımcılık suçu, günlük yaşamda farklı şekillerde karşımıza çıkabilir. Örneğin; bir işverenin sadece etnik kökeni sebebiyle bir kişiyi işe almaması, bir ev sahibinin dini inancı nedeniyle kiracıya ev vermemesi, kamuya açık bir hizmetin cinsiyet farklılığı sebebiyle reddedilmesi bu suça örnek olarak gösterilebilir. Hukuk düzeni, bu gibi ayrımcı davranışların sadece bireysel hakları ihlal etmediğini, aynı zamanda toplumun barış ve güven ortamını da zedelediğini kabul etmektedir.

Son yıllarda Türkiye’de artan toplumsal çeşitlilik ve dijitalleşmenin beraberinde getirdiği yeni iletişim alanları, nefret söylemi ve ayrımcılıkla ilgili sorunları daha görünür hale getirmiştir. Sosyal medya üzerinden yapılan ayrımcı paylaşımlar, iş hayatında görülen sistematik dışlamalar veya hizmet sunumunda yapılan farklı muameleler, bu suçun kapsamına giren fiillere örnek teşkil etmektedir.

Bu makalede, nefret ve ayırımcılık suçunun tanımı, unsurları, cezai yaptırımları, Yargıtay kararları ve güncel uygulamaları detaylı biçimde ele alınacaktır. Ayrıca toplumda sıkça sorulan sorulara da cevap verilerek, konunun hem teorik hem de pratik boyutları ortaya konulacaktır.

  1. Nefret ve Ayırımcılık Suçu Nedir?

Nefret ve ayırımcılık suçu, en genel tanımıyla, bir kişiye ya da gruba dini inancı, dili, etnik kökeni, ırkı, cinsiyeti, siyasi görüşü, mezhebi, felsefi kanaati, engelliliği veya benzeri nedenlerle eşit olmayan muamele yapılmasıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesi, bu suçu açıkça düzenlemiş ve hangi durumlarda ayrımcılığın suç olarak kabul edileceğini tek tek belirtmiştir.

Bu suçun özünde, insanların yalnızca sahip oldukları özellikler nedeniyle hak kaybına uğramalarının engellenmesi vardır. Hukukun korumak istediği şey, bireylerin toplumsal hayatta eşit koşullarda var olabilme hakkıdır. Çünkü ayrımcılık, yalnızca bireysel mağduriyet doğurmaz; aynı zamanda toplumsal güveni ve bir arada yaşama kültürünü de zedeler.

Örneğin; bir işverenin sadece belli bir dine mensup olduğu için bir kişiyi işe almaması, bir okulun cinsiyet nedeniyle öğrenciyi kaydetmemesi veya bir işletmenin engelli bir müşteriye hizmet vermeyi reddetmesi, nefret ve ayırımcılık suçunun kapsamına girer. Bu tür fiillerde fail, yalnızca bireye değil, toplumsal barışa karşı da suç işlemiş olur.

  1. Suçun Unsurları

Bir fiilin nefret ve ayırımcılık suçu sayılabilmesi için belirli unsurların gerçekleşmesi gerekir. Ceza hukukunda unsurların eksikliği halinde suç oluşmaz.

2.1. Fail

Nefret ve ayırımcılık suçunu herkes işleyebilir. Yani fail açısından özel bir nitelik aranmaz. Ancak bazı durumlarda failin konumu (işveren, kamu görevlisi vb.) suçun ağırlığını artırabilir.

2.2. Mağdur

Mağdur, ayrımcılığa maruz kalan kişidir. Bu kişi, dini inancı, mezhebi, dili, ırkı, cinsiyeti, siyasi görüşü, engelliliği veya benzeri sebeplerle hak kaybına uğramış olabilir.

2.3. Fiil

TCK m. 122’de suç oluşturan fiiller sayma yoluyla belirlenmiştir. Bunlar arasında:

Mal veya hizmetin sunulmasını engellemek,

Bir kişiyi işe almamak veya işten çıkarmak,

Kamuya arz edilmiş bir hizmetten yararlanılmasını engellemek,

Eğitim hakkını engellemek,

Konut kiralamayı reddetmek gibi davranışlar vardır.

2.4. Manevi Unsur

Bu suç, kasıtla işlenebilen bir suçtur. Yani failin ayrımcı davranışı bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi gerekir. Taksirle, yani istemeden ayrımcılık yapmak suç oluşturmaz.

2.5. Hukuka Aykırılık

Failin fiili hukuka aykırı olmalıdır. Örneğin; kamu güvenliği sebebiyle alınan zorunlu tedbirler (bir etkinliğin güvenlik nedeniyle iptali) ayrımcılık olarak değerlendirilemez.

  1. Türk Ceza Kanunu’nda Düzenleme

Nefret ve ayırımcılık suçu, TCK m. 122’de şu şekilde düzenlenmiştir:

“Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle; bir kişinin işe alınmasını veya alınmamasını, hizmetten yararlandırılmasını veya yararlandırılmamasını, mal satılmasını veya satın alınmasını, kamuya arz edilmiş bir hizmetten yararlanılmasının engellenmesini, eğitim-öğretim faaliyetlerinden yararlanılmasını veya kiralık taşınmazların kiralanmasını engelleyen kimseye altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.”

Bu düzenleme birkaç önemli noktayı göstermektedir:

Suçun konusu oldukça geniştir (iş, eğitim, hizmet, barınma).

Failin kim olduğu önemli değildir; herkes bu suçu işleyebilir.

Cezası, her ne kadar görece düşük olsa da (6 ay – 1 yıl hapis), kamu düzenini korumaya yönelik büyük bir önem taşır.

Önemli olan nokta, bu suçun yalnızca bireyin hakkını değil, toplumdaki eşitlik ilkesini de korumasıdır. TCK’nın bu düzenlemesi, Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin ceza hukuku alanındaki yansımasıdır.

  1. Nefret ve Ayırımcılık Suçunun Cezası

Türk Ceza Kanunu m. 122’ye göre nefret ve ayırımcılık suçunun cezası altı aydan bir yıla kadar hapis olarak düzenlenmiştir. Bu yaptırım, ilk bakışta düşük gibi görünse de, suçun toplumsal etkileri göz önüne alındığında sembolik bir anlam da taşımaktadır. Çünkü cezanın varlığı, ayrımcılığa karşı hukukun tavrını ortaya koyar.

Uygulamada mahkemeler, failin kişiliğini, suçu işleme biçimini ve mağdur üzerindeki etkilerini dikkate alarak ceza miktarını belirler. Eğer failin fiili zincirleme şekilde işlenmişse veya çok sayıda mağdur söz konusuysa, cezanın artırılması mümkündür. Ayrıca failin kamu görevlisi olması, suçu görevini kötüye kullanarak işlemesi halinde, cezanın daha ağır biçimde uygulanmasına yol açabilir.

Hapis cezasının yanında, bazı durumlarda adli para cezasına çevrilme imkânı da vardır. Ancak bu suçun toplumsal barışa zarar verici yönü sebebiyle, mahkemeler çoğu zaman hapis cezasını ertelememeye özen göstermektedir.

  1. Yargıtay Kararlarında Nefret ve Ayırımcılık

Nefret ve ayırımcılık suçunun yorumunda Yargıtay’ın içtihatları yol göstericidir. Yüksek Mahkeme, hangi davranışların ayrımcılık sayılacağına dair sınırları netleştirmiştir.

Örneğin;

Bir işverenin, yalnızca dini inancı nedeniyle bir kişiyi işe almaması, Yargıtay tarafından nefret ve ayırımcılık suçu olarak kabul edilmiştir.

Engelli bir bireyin toplu taşıma aracına alınmaması veya kamuya açık bir mekânda hizmetten mahrum bırakılması, yine bu suçun unsurlarını oluşturmuştur.

Etnik köken sebebiyle ev kiralanmasının reddedilmesi de Yargıtay’ın kararlarında suç kapsamında değerlendirilmiştir.

Bununla birlikte Yargıtay, her ayrımcı söylemin tek başına suç oluşturmadığını da vurgulamıştır. Örneğin, günlük hayatta kullanılan bazı incitici ifadeler, eğer mağdurun bir hakkını kullanmasına engel olmamışsa nefret ve ayırımcılık suçu kapsamına girmeyebilir. Bu ayrım, suçun yalnızca sözde değil, somut fiillerde aranması gerektiğini göstermektedir.

Yargıtay’ın son dönemdeki kararlarında öne çıkan yaklaşım, mağdurun temel bir haktan mahrum bırakılıp bırakılmadığına bakmaktır. Eğer bir kişi dil, din, mezhep, ırk veya cinsiyet sebebiyle kamusal veya özel bir haktan yoksun bırakılmışsa, suçun oluştuğu kabul edilmektedir.

  1. Soruşturma ve Kovuşturma Süreci

Nefret ve ayırımcılık suçu, şikâyete bağlı suçlardan değildir. Yani mağdur şikâyette bulunmasa dahi savcılık, fiilin işlendiğini öğrendiğinde resen soruşturma başlatabilir. Bu durum, suçun yalnızca bireysel hakları değil, kamu düzenini de ilgilendirmesinden kaynaklanır.

Soruşturma süreci genellikle şu şekilde ilerler:

Mağdurun veya üçüncü kişilerin ihbarı üzerine savcılık harekete geçer.

Kolluk kuvvetleri delilleri toplar, tanıkları dinler, mağdurun beyanlarını alır.

Savcılık yeterli şüphe bulursa iddianame düzenleyerek kamu davası açar.

Dava, asliye ceza mahkemesi tarafından görülür.

Yargılama sürecinde mağdurun yaşadığı hak kaybı, olayın toplumsal etkisi ve failin kastı önemle değerlendirilir. Failin suçunu kabul etmesi, pişmanlık göstermesi veya mağdurun zararını gidermesi, cezayı hafifletici sebepler arasında sayılabilir.

Ayrıca bu suçta mağdur, yalnızca ceza davası açılmasını sağlamakla kalmaz; aynı zamanda hukuki yollarla (tazminat davası) uğradığı zararların karşılanmasını da talep edebilir. Böylece ayrımcılığın hem cezai hem de hukuki boyutuyla mücadele edilmesi amaçlanır.

  1. Özel Durumlar ve Uygulama Alanları

Nefret ve ayırımcılık suçu, toplumsal yaşamın farklı alanlarında karşımıza çıkabilir. Bu nedenle bazı özel durumların ayrıca incelenmesi gerekir.

7.1. İş Hayatında Ayrımcılık

İşverenin işe alımda, terfide ya da işten çıkarmada çalışanları etnik kökeni, dini, cinsiyeti veya siyasi görüşü nedeniyle farklı muameleye tabi tutması, bu suçun en çok rastlanan örneklerindendir. Türkiye’de iş hukukunun da temel ilkelerinden biri olan eşit davranma borcu, TCK m. 122 ile ceza hukuku boyutunda da desteklenmiştir.

7.2. Eğitim Alanında Ayrımcılık

Bir öğrencinin dini inancı, cinsiyeti veya engeli sebebiyle okula kayıt edilmemesi ya da okulda farklı muameleye tabi tutulması, nefret ve ayırımcılık suçunun oluşmasına yol açabilir. Eğitim hakkı anayasal bir hak olduğundan, bu alanda yapılan ayrımcılık hem bireysel hem de toplumsal açıdan ağır sonuçlar doğurur.

7.3. Konut ve Kira İşlemleri

Ev sahiplerinin veya emlakçıların, kiracı adaylarını etnik kökeni, dini inancı veya yaşam tarzı sebebiyle reddetmeleri, uygulamada sık karşılaşılan bir ayrımcılık türüdür. Bu durum, hem Borçlar Kanunu hem de Ceza Kanunu açısından yaptırıma tabidir.

7.4. Dijital Ortamda Ayrımcılık

Sosyal medya ve dijital platformlarda yapılan ayrımcı söylemler de zaman zaman bu suç kapsamında değerlendirilir. Özellikle bir kişinin kamuya açık bir hizmetten (örneğin e-ticaret sitesi, online kurs veya sosyal medya platformu) dil, din veya cinsiyet sebebiyle mahrum bırakılması, suçun unsurlarını oluşturabilir.

  1. Güncel Uygulamalar ve Toplumsal Tartışmalar

Son yıllarda nefret ve ayırımcılık suçu, yalnızca mahkemelerin değil, aynı zamanda kamuoyunun da gündemindedir. Özellikle sosyal medya üzerinden yapılan ayrımcı paylaşımlar, bu suçun kapsamına girip girmediği tartışmalarını beraberinde getirmiştir.

8.1. Yargının Yaklaşımı

Mahkemeler, bu suçu değerlendirirken genellikle somut bir hak kaybı olup olmadığına bakar. Yalnızca sözlü ifadeler, eğer mağdurun bir hakkını kullanmasına engel olmamışsa, çoğu zaman TCK m. 122 kapsamında değerlendirilmez. Ancak hakaret veya tehdit içeren ayrımcı sözler, başka suç tipleriyle birlikte cezalandırılabilir.

8.2. Uluslararası Standartlar

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ayrımcılık yasağını temel insan haklarından biri olarak görür. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesi, eşitlik ilkesini koruma altına almıştır. Bu nedenle Türk yargısının kararlarında da AİHM standartlarının etkisi hissedilmektedir.

8.3. Toplumsal Etkiler

Toplumda farklı kimliklerin barış içinde yaşaması, hukuk düzeninin bu tür ayrımcılıklara karşı net bir tavır almasını gerektirir. Aksi halde ayrımcılık sıradanlaşır ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirir. Bu nedenle nefret ve ayırımcılık suçunun yalnızca bireyleri değil, toplumun bütününü koruyan bir işlevi vardır.

  1. Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

9.1. Nefret ve ayırımcılık suçu hangi kanunda düzenlenmiştir?

Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesinde düzenlenmiştir.

9.2. Bu suç şikâyete bağlı mıdır?

Hayır. Savcılık resen soruşturma açabilir.

9.3. Sadece söz söylemek nefret ve ayırımcılık suçu oluşturur mu?

Hayır. Mağdurun bir haktan mahrum bırakılması gerekir. Ancak hakaret veya tehdit içeriyorsa başka suçlar gündeme gelebilir.

9.4. Bu suçun cezası nedir?

Altı aydan bir yıla kadar hapis cezasıdır.

9.5. İş yerinde farklı maaş ödemesi bu suçu oluşturur mu?

Eğer farklılık yalnızca cinsiyet, din, etnik köken gibi sebeplerden kaynaklanıyorsa suç oluşur.

9.6. Ev sahibi kiracıya ev vermeyi reddederse suç oluşur mu?

Evet, eğer reddin sebebi din, dil, ırk, cinsiyet gibi ayrımcı gerekçelerse suç işlenmiş olur.

9.7. Engellilere yönelik ayrımcılık bu suç kapsamına girer mi?

Evet. Engelliliğe dayalı her türlü dışlama, TCK m. 122 kapsamında değerlendirilebilir.

9.8. Bu suçta etkin pişmanlık uygulanır mı?

Hayır. Etkin pişmanlık hükümleri bu suç için öngörülmemiştir. Ancak failin pişmanlığı cezayı hafifletici neden sayılabilir.

9.9. Sosyal medya paylaşımları nefret ve ayırımcılık suçu sayılır mı?

Eğer bir kişiyi temel bir haktan mahrum bırakmaya yöneliyorsa suç oluşur. Sadece hakaret içeriyorsa başka suç kapsamında değerlendirilir.

9.10. Yabancılara yönelik ayrımcı uygulamalar bu suçun kapsamına girer mi?

Evet. Türkiye’de yaşayan yabancılar da bu korumadan yararlanır.

Sonuç

Nefret ve ayırımcılık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesinde düzenlenmiş olup, bireylerin sahip oldukları dil, din, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce veya engellilik gibi özellikler nedeniyle temel haklardan yoksun bırakılmalarını yasaklamaktadır. Bu suç, yalnızca bireyler arası eşitsizliği değil, aynı zamanda toplumsal barışı ve birlikte yaşama kültürünü tehdit eden davranışları da hedef alır. Çünkü ayrımcılık sıradanlaştığında, toplumun bütünlüğü zedelenir, güven duygusu sarsılır ve kutuplaşma derinleşir.

Uygulamada ceza hukuku ve ceza davaları kapsamında nefret ve ayırımcılık suçu, iş hayatında işe alım süreçlerinden eğitim hakkına, konut kiralamadan kamuya açık hizmetlere kadar geniş bir yelpazede gündeme gelebilir. Failin ayrımcı saikle kişiyi temel bir haktan mahrum bırakması, suçun oluşması için yeterlidir. Yargıtay içtihatları da bu noktada oldukça nettir; etnik köken, dini inanç veya cinsiyet farklılıklarına dayalı olarak kişilerin haksız muamele görmesi, nefret ve ayırımcılık suçu kapsamında değerlendirilmektedir.

Bu noktada doğru hukuki temsilin önemi büyüktür. Çünkü her ayrımcılık iddiası somut olayın özelliklerine göre değerlendirilir ve çoğu zaman delil toplama süreci titizlik gerektirir. İşte tam da bu aşamada alanında uzman bir ceza hukuku avukatı ile çalışmak, hem mağdurun haklarını etkin şekilde savunmak hem de davanın başarıyla yürütülmesini sağlamak açısından kritik rol oynar.

Bahariye Hukuk olarak, İstanbul’da özellikle Kadıköy ceza avukatı kadromuzla müvekkillerimize destek veriyor, nefret ve ayırımcılık suçu başta olmak üzere tüm ceza hukuku ve ceza davaları sürecinde hak kayıplarını önlemeyi hedefliyoruz. Deneyimli ekibimiz, gerek soruşturma aşamasında gerekse mahkeme sürecinde müvekkillerimizin haklarını koruyarak, adaletin sağlanması için kararlılıkla hareket etmektedir.

Sonuç olarak, nefret ve ayırımcılık suçu, modern hukuk sisteminin eşitlik ilkesini hayata geçiren en önemli düzenlemelerden biridir. Bu suçun doğru uygulanması, yalnızca bireylerin haklarını güvence altına almakla kalmaz, aynı zamanda toplumun bütünlüğünü, barışını ve adalet duygusunu da güçlendirir. Bahariye Hukuk’un uzman avukat kadrosu ile bu süreçlerde yanınızda olması, hak arama mücadelenizi daha güçlü ve etkili kılar.

📞 Hukuki durumunuzu değerlendirmek ve süreci haklarınızı koruyarak yönetmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Hizmetlerimize ve bilgilendirici içeriklerimize ulaşmak için YouTube kanalımızı da ziyaret edebilirsiniz.

📞 Hemen İletişime Geçin

📍 Ofisimiz: Caferağa Mahallesi General Asım Gündüz Caddesi No:102/3 Kadıköy/İSTANBUL
📞 Telefon: 0533 558 68 87
🌐 Web: https://bahariyehukuk.com/
🗺️ Yol tarifi için tıklayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Retype the CAPTCHA code from the image
Change the CAPTCHA code