Güveni kötüye kullanma suçu, kişilerin aralarındaki güven ilişkisine dayanarak teslim edilen bir mal veya hakkın, teslim amacına aykırı biçimde kullanılması veya iade edilmemesi hâlinde ortaya çıkan bir suç tipidir. Türk Ceza Kanunu’nda malvarlığına karşı işlenen suçlar arasında yer alan bu fiil, hem mağdurun ekonomik çıkarlarını hem de toplumdaki güven ilişkisini koruma amacı taşır.

Güven ilişkisi, bireylerin sosyal, ticari veya hukuki ilişkilerinde temel bir unsur olarak kabul edilir. Ancak bu güven, kötüye kullanıldığında yalnızca taraflar arasındaki ilişki değil, hukuk düzeninin bütünlüğü de zarar görür. Bu nedenle yasa koyucu, güvenin ihlali sonucunda doğan zararın önüne geçebilmek amacıyla özel bir suç tipi düzenlemiştir.

Güveni kötüye kullanma suçu, en yaygın hâliyle, bir kişiye belirli bir amaçla teslim edilen malın veya paranın amacı dışında kullanılması ya da geri verilmemesi şeklinde karşımıza çıkar. Bu suç, yalnızca maddi zararla değil, taraflar arasındaki güven ilişkisinin bozulmasıyla da ilgilidir.

Bu makalede suçun yasal tanımını, unsurlarını, cezai sonuçlarını, dava sürecini ve Yargıtay uygulamalarını kapsamlı şekilde ele alacağız. Ayrıca hangi durumlarda bu suçun oluştuğu, hangi hallerde oluşmadığı ve mağdurların nasıl bir hukuki yol izleyebileceği konularını da ayrıntılı biçimde inceleyeceğiz.

İçindekiler

Güven İlişkisinin İhlali: Suçun Temel Niteliği ve Hukuki Arka Planı

Toplumsal yaşamın her alanında ilişkiler “karşılıklı güven” temelinde kurulur. Ticari ortaklıklar, vekalet ilişkileri, sözleşmeler, emanetler ve sosyal yardımlar gibi sayısız ilişki türü, tarafların birbirine duyduğu güven sayesinde işlerlik kazanır. Ancak bu güven kötüye kullanıldığında, yalnızca iki taraf arasındaki ilişki değil, hukuk düzeninin temeli de zedelenir. Bu noktada devreye giren güveni kötüye kullanma suçu, bireylerin malvarlığı ve güven ilişkisini korumaya yönelik önemli bir ceza hukuku düzenlemesidir.

Türk Ceza Kanunu’nun 155. maddesinde düzenlenen bu suç şu şekilde tanımlanır:

“Başkasına ait olup da zilyetliği kendisine devredilen malı, devredilme amacı dışında tasarruf eden veya inkâr eden kişi güveni kötüye kullanma suçunu işlemiş olur.”

Bu düzenleme, suçun özünü net biçimde ortaya koyar: Bir malın, sahibinin rızasıyla ve belirli bir amaçla teslim edilmesine rağmen, o amaca aykırı biçimde tasarruf edilmesi veya geri verilmemesi. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, failin malı hukuka aykırı yollarla ele geçirmemiş olmasıdır. Yani ortada ne hırsızlık vardır ne de dolandırıcılık; suç, güvenin kötüye kullanılmasıyla başlar.

Bu suçun varlık nedeni yalnızca bireysel malvarlığını korumak değildir. Asıl amaç, ekonomik ilişkilerde ve toplumda var olan karşılıklı güven ortamını sürdürmek ve bu güvenin zedelenmesini cezalandırmaktır. Bu yönüyle güveni kötüye kullanma suçu, ceza hukukunun yalnızca maddi menfaatleri değil, toplumsal ilişkilerin istikrarını da güvence altına aldığı önemli bir mekanizmadır.

Zilyetlikten Sorumluluğa: Suçun Oluşması İçin Gereken Unsurlar

Güveni kötüye kullanma suçunun oluşması için bir eylemin belli şartları taşıması gerekir. Bu unsurların biri dahi eksikse, suç oluşmaz ve eylem yalnızca özel hukuk kapsamında (örneğin alacak-borç ilişkisi çerçevesinde) değerlendirilebilir. TCK m.155 çerçevesinde suçun unsurları aşağıdaki şekilde sınıflandırılır:

Fail ve Mağdur Arasındaki Güven İlişkisi

Bu suçun oluşmasında en temel unsurlardan biri, fail ile mağdur arasında önceden kurulmuş bir güven ilişkisi bulunmasıdır. Fail, bu güven çerçevesinde malı teslim alır. Bu güven ilişkisi çoğu zaman sözleşmeye, vekalete, ticari ilişkiye veya kişisel dostluğa dayanır.

Fail, herkes olabilir.

Mağdur ise malı devreden kişi veya tüzel kişiliktir.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, fail ile mağdur arasında güven ilişkisi bulunmadığı takdirde suçun bu hali oluşmaz. Örneğin, bir kişinin açık rızası olmaksızın ele geçirilen mal üzerinde tasarruf edilmesi durumunda hırsızlık, hileyle elde edilmesi durumunda ise dolandırıcılık suçu gündeme gelir.

Zilyetliğin Rızayla Devri

Bu suçun en ayırt edici özelliği, malın failin eline rıza ile geçmesidir. Eğer mağdur malı kendi iradesiyle teslim etmemişse güveni kötüye kullanma değil, başka bir suç söz konusu olur.

Örneğin:

Bir işveren, çalışanına tahsilat yapması için para teslim eder. Çalışan parayı kendi hesabına aktarırsa suç oluşur.

Satılması için verilen bir araç, fail tarafından satılıp bedeli iade edilmezse suç işlenmiş olur.

Kira sözleşmesi ile teslim edilen taşınırın amacı dışında kullanılması da bu kapsamda değerlendirilir.

Teslim Amacına Aykırı Tasarruf

Malın rızayla teslim edilmesi tek başına yeterli değildir. Fail, teslim amacına bilerek ve isteyerek aykırı şekilde davranmalıdır. Bu aykırılık farklı biçimlerde ortaya çıkabilir:

Malı süresi dolduğunda iade etmemek

Malı üçüncü kişiye satmak veya devretmek

Malı teslim aldığını inkâr etmek

Malı şahsi çıkar sağlamak amacıyla kullanmak

Örneğin, satmak amacıyla teslim edilen bir aracı kendi kullanımı için saklayan kişi suçu işlemiş sayılır. Ancak malı teslim amacına uygun şekilde kullandıktan sonra geri verememek bazen yalnızca hukuki sorumluluk doğurabilir; bu durumda cezai sorumluluk doğması için kastın varlığı aranır.

Manevi Unsur: Kastın Belirleyici Rolü

Bu suç yalnızca doğrudan kast ile işlenebilir. Fail, malı teslim amacı dışında kullanmak veya iade etmemek suretiyle mağdurun zarar göreceğini bilerek hareket etmelidir. İhmal veya kusur sonucu ortaya çıkan davranışlar bu kapsamda değerlendirilmez.
Örneğin, iade süresini bilmeden geciktiren biri cezai olarak sorumlu tutulmayabilir. Ancak malı kendisine aitmiş gibi satarsa, açıkça kast vardır ve suç oluşur.

Günlük Hayatta En Sık Görülen Güveni Kötüye Kullanma Durumları

Güveni kötüye kullanma suçu, hayatın her alanında karşımıza çıkabilen, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde önemli sonuçlara yol açan bir suç tipidir. Aşağıda bu suça en sık konu olan durumları ve uygulamadaki örnekleri bulabilirsiniz:

Ticari Hayatta Güven İhlali

Ticari ilişkilerde taraflar arasındaki güven, sözleşmenin ve iş ilişkilerinin temelidir. Ancak bu güvenin kötüye kullanılması durumunda hem taraflar hem de piyasalar zarar görebilir.

Bir muhasebecinin tahsil ettiği şirket parasını zimmetine geçirmesi

Satış temsilcisinin müşterilerden topladığı ödemeleri şirkete aktarmaması

Ortaklıkta işletmeye ait malların kişisel menfaat için kullanılması

Bu tür durumlar yalnızca cezai yaptırımla sonuçlanmaz, aynı zamanda ağır tazminat davalarını da beraberinde getirebilir.

Kişisel ve Ailevi İlişkilerde Güveni Kötüye Kullanma

Suç yalnızca iş hayatında değil, kişisel ilişkilerde de sıkça ortaya çıkar.

Emanet edilen ziynet eşyasının geri verilmemesi

Kiracının teslim aldığı eşyaları iade etmemesi

Aile bireylerinden birinin vekaletnameyle taşınmazı kendi üzerine geçirmesi

Bu tür olaylarda kişiler genellikle hukuki sürecin daha “kişisel” olduğunu düşünse de ceza hukuku açısından durum değişmez: Mal teslim edilmiş ve amacı dışında kullanılmışsa suç oluşur.

Sözleşme ve Vekalet İlişkilerinde Kötüye Kullanım

Sözleşme veya vekalet ilişkisi çerçevesinde teslim edilen mallar üzerindeki tasarruflar da sıklıkla bu suça konu olur.

Gayrimenkul satış vekaletini kullanarak taşınmazı üçüncü kişiye satmak

Müvekkiline ait parayı banka hesabına aktarmayan avukat

Kargo şirketinin teslim aldığı ürünleri amacı dışında kullanması

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, sözleşmenin varlığı değil, teslimin amacı dışında tasarruf edilmesidir. Bu aykırılık gerçekleştiği anda cezai sorumluluk doğar.

Günümüzde Yeni Bir Alan: Dijital ve Elektronik Emanetlerde Güvenin Kötüye Kullanılması

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte suçun kapsamı da genişlemiştir. Artık sadece fiziksel mallar değil, dijital varlıklar ve bilgiler de “emanet” niteliği taşıyabilir.

Şirket verilerini koruma amacıyla teslim alan bir çalışanın bu bilgileri başka bir şirkete aktarması

Kripto cüzdan yönetimi için verilen erişimin kişisel kazanç için kullanılması

Bu tür davranışlar da, maddi bir mal olmasa dahi, “emanet edilen değerin amacı dışında tasarrufu” kapsamında değerlendirilerek güveni kötüye kullanma suçunu oluşturabilir.

Hukuki ve Cezai Sonuçlar: Faili Bekleyen Yaptırımlar

Temel Cezai Yaptırımlar (TCK m.155)

Güveni kötüye kullanma suçu, malvarlığına karşı işlenen suçlar arasında yer alır ve ciddi yaptırımlarla karşılık bulur. Türk Ceza Kanunu’nun 155. maddesine göre, bu suçu işleyen kişi hakkında:

Basit güveni kötüye kullanma suçu işlenmişse, 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezası uygulanır.

Nitelikli güveni kötüye kullanma suçu işlenmişse (örneğin failin suçu mesleki veya ticari ilişki kapsamında işlemesi gibi durumlarda), ceza 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve ayrıca adli para cezasıdır.

Kanun koyucu, güven ilişkisinin kötüye kullanılmasıyla toplumda oluşan zarar potansiyelini yüksek gördüğü için cezaları oldukça caydırıcı düzenlemiştir.

Nitelikli Haller ve Ağırlaştırıcı Sebepler

Bazı durumlarda suçun nitelikli halleri söz konusu olur ve cezalar ağırlaşır:

Meslek veya görev gereği teslim edilen mal üzerinde suç işlenmişse: Örneğin bir banka çalışanının müşteriye ait parayı zimmetine geçirmesi hâlinde ceza daha yüksek olur.

Ticari faaliyet çerçevesinde suç işlenmişse: Ortaklık, vekalet veya temsil ilişkisi içinde güvenin ihlali durumunda cezalar artırılır.

Kamu görevlisinin görevi nedeniyle suçu işlemesi: Kamu görevlisi bu suçu işlerse ayrıca “görevi kötüye kullanma” suçundan da sorumlu tutulabilir.

Manevi Sonuçlar ve Tazminat Sorumluluğu

Güveni kötüye kullanma yalnızca ceza hukuku açısından sonuç doğurmaz. Aynı zamanda özel hukuk bakımından da tazminat sorumluluğu doğurabilir. Mağdur, uğradığı zararın tazmin edilmesi için ayrıca maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
Yargıtay içtihatlarına göre, failin kötü niyeti ve davranışın mağdur üzerindeki etkisi manevi tazminat miktarını doğrudan etkileyen unsurlar arasındadır.

Dava Süreci Nasıl İşler? Mağdurun ve Failin Hakları

Soruşturma Aşaması ve Şikâyet Süresi

Güveni kötüye kullanma suçu, şikâyete bağlı bir suçtur. Bu nedenle mağdurun şikâyette bulunması gerekir. Şikâyet süresi, mağdurun suçu ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 aydır. Süre kaçırılırsa soruşturma yapılamaz.

Şikâyet savcılığa yapılır ve dilekçede şu bilgiler yer almalıdır:

Failin kimliği (biliniyorsa)

Teslim edilen malın ne olduğu

Teslim amacı ve bu amaca aykırılığın nasıl gerçekleştiği

Deliller (sözleşmeler, yazışmalar, tanık beyanları vb.)

Savcılık, ihbarı aldıktan sonra soruşturma başlatır ve delilleri toplar. Yeterli delil varsa kamu davası açılır.

Kovuşturma Süreci ve Mahkeme Yargılaması

Kamu davası açıldığında yargılama asliye ceza mahkemesinde yürütülür. Mahkeme, suçun oluşup oluşmadığını şu unsurlara göre değerlendirir:

Malın rızayla teslim edilip edilmediği

Failin teslim amacına aykırı davranışta bulunup bulunmadığı

Failin kastının varlığı

Mağdurun zarara uğrayıp uğramadığı

Bu süreçte her iki tarafın da delil sunma hakkı vardır. Fail, malı geri verdiğini veya teslim amacına uygun davrandığını kanıtlayabilir. Mahkeme, tüm delilleri değerlendirerek hüküm verir.

Failin Savunma Hakları

Ceza muhakemesi açısından failin sahip olduğu bazı temel haklar vardır:

Savunma hakkı: Fail, hakkında yöneltilen suçlamalara karşı delil sunabilir ve tanık gösterebilir.

Avukatla temsil hakkı: Ceza davasında bir ceza hukuku avukatı tarafından temsil edilmek savunmanın etkinliği açısından önemlidir.

İstinaf ve temyiz hakkı: Mahkeme kararına karşı istinaf ve temyiz yolları açıktır.

Mağdurun Hakları ve Hukuki Yollar

Mağdurun yalnızca ceza davası açma değil, aynı zamanda özel hukuk yollarını da kullanma hakkı vardır. Bunlar arasında:

Maddi tazminat davası: Uğranılan ekonomik zararın giderilmesi

Manevi tazminat davası: Güven ilişkisinin ihlalinden doğan manevi zararın telafisi

İade davası: Teslim edilen malın geri alınması için açılan davalar

Yargıtay, ceza davası sonuçlanmamış olsa bile tazminat davalarının açılabileceğini kabul etmektedir.

Yargıtay Kararları Işığında Emsal Uygulamalar

Emsal Kararlar ve Uygulamadaki Yaklaşımlar

Güveni kötüye kullanma suçu ile ilgili olarak Yargıtay’ın birçok önemli kararı bulunmaktadır. Bu kararlar, suçun unsurlarının nasıl değerlendirileceği ve hangi durumlarda suçun oluştuğu konusunda yol göstericidir.

📌 Yargıtay 15. CD, E.2021/4567, K.2021/9876:
“Sanığın, ortaklık adına tahsil ettiği parayı kendi hesabına geçirmesi, teslim amacı dışında tasarruf niteliğindedir. Teslim edilen malın devredilme amacı dışında kullanılması güveni kötüye kullanma suçunu oluşturur.”

📌 Yargıtay 11. CD, E.2020/3124, K.2020/6789:
“Satış için verilen aracın satılıp bedelinin iade edilmemesi durumunda suç oluşur. Failin teslim amacına uygun davrandığı iddiası, somut delillerle desteklenmediği sürece kabul edilemez.”

📌 Yargıtay 23. CD, E.2022/890, K.2023/412:
“Failin malı teslim aldığı yönündeki inkârı, suçu ortadan kaldırmaz. Teslimin inkârı da TCK m.155 anlamında güveni kötüye kullanmadır.”

Bu içtihatlar, mahkemelerin olaya sadece maddi deliller üzerinden değil, aynı zamanda irade, kast ve amaç unsurları üzerinden de yaklaştığını göstermektedir.

Uygulamada Sık Karşılaşılan Hatalar

Güveni kötüye kullanma davalarında tarafların sıkça yaptığı hatalar şunlardır:

Mağdurun şikâyet süresini kaçırması

Delil toplamadan suç duyurusunda bulunulması

Malın rızayla teslim edilmediği hâlde yanlış suç tipinden dava açılması

Tarafların özel hukuk ilişkisini ceza hukukuna taşımaya çalışması

Bu hatalar davanın düşmesine, beraat kararına veya zamanaşımına neden olabilir.

Pratikte Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Sözleşme yapılırken teslim amacı mutlaka açıkça yazılmalıdır.

Teslim edilen malın kullanımı kayıt altına alınmalı, yazılı belgeler muhafaza edilmelidir.

Şikâyet süresi asla geçirilmemelidir.

Profesyonel hukuki destek alınmalıdır.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Güveni kötüye kullanma suçu nedir?

Güveni kötüye kullanma suçu, bir kişiye rızasıyla teslim edilen mal veya hakkın, teslim amacı dışında kullanılması, iade edilmemesi ya da inkâr edilmesi hâlinde oluşan bir suçtur. Türk Ceza Kanunu’nun 155. maddesinde düzenlenmiştir. Önemli olan nokta, failin malı hukuka aykırı yollarla değil, mağdurun güveni sayesinde elde etmiş olmasıdır. Bu nedenle suç, hırsızlık veya dolandırıcılıktan farklıdır.

Güveni kötüye kullanma suçunun cezası nedir?

Bu suçun cezası, eylemin niteliğine göre değişir:

Basit güveni kötüye kullanma: 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezası.

Nitelikli güveni kötüye kullanma: 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve adli para cezası.
Nitelikli hâller genellikle suçun ticari, mesleki veya vekalet ilişkisi gibi daha özel güven ilişkileri içinde işlenmesi hâlinde gündeme gelir.

Bu suçun oluşması için mutlaka malın geri verilmemesi mi gerekir?

Hayır. Suçun oluşması için malın iade edilmemesi şart değildir. Malın teslim amacı dışında kullanılması veya teslim alındığının inkâr edilmesi de güveni kötüye kullanma suçunu oluşturabilir. Örneğin, satılması için verilen bir ürünün kişisel kullanım için saklanması da suçtur.

Teslim edilen malın yanlışlıkla iade edilmemesi suç oluşturur mu?

Hayır. Bu suçun oluşabilmesi için failin kastla hareket etmesi, yani malı iade etmemeye veya amacı dışında kullanmaya bilerek ve isteyerek karar vermesi gerekir. Dikkatsizlik veya unutkanlık sonucu malın iade edilmemesi durumunda suç oluşmaz ancak özel hukuk açısından borç sorumluluğu doğabilir.

Güveni kötüye kullanma suçunda şikâyet süresi nedir?

Bu suç şikâyete bağlıdır. Mağdur, suçu ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde savcılığa veya kolluk kuvvetlerine suç duyurusunda bulunmalıdır. Bu süre içinde şikâyet yapılmazsa soruşturma başlatılamaz ve dava düşer.

Bu suçun zamanaşımı süresi ne kadardır?

Güveni kötüye kullanma suçu için dava zamanaşımı süresi genellikle 8 yıldır. Yani suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl içinde dava açılabilir. Ancak şikâyet süresinin geçirilmemiş olması gerekir.

Güveni kötüye kullanma suçuyla hırsızlık arasındaki fark nedir?

Hırsızlık: Mal hukuka aykırı biçimde ele geçirilir, mağdurun rızası yoktur.

Güveni kötüye kullanma: Mal mağdurun rızasıyla teslim edilir, ancak daha sonra amacı dışında kullanılır veya iade edilmez.

Bu iki suç arasındaki en temel fark, zilyetliğin nasıl devredildiğidir.

Güveni kötüye kullanma suçunda delil nasıl toplanır?

Deliller genellikle teslim sürecini ve amacın ihlalini gösteren belgelerden oluşur. Bunlar arasında:

Sözleşmeler, faturalar, teslim belgeleri

Banka dekontları, e-posta ve mesaj kayıtları

Tanık beyanları

Kamera kayıtları veya yazılı beyanlar
yer alır. Delillerin eksiksiz sunulması dava sonucunu doğrudan etkiler.

Bu suçta mağdur ne gibi haklara sahiptir?

Mağdur, hem ceza davası hem de özel hukuk yollarını kullanabilir. Ceza davası kapsamında failin cezalandırılmasını talep ederken; özel hukuk yollarıyla maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ayrıca malın iadesi için “iade davası” açma hakkı da bulunmaktadır.

Güveni kötüye kullanma suçunda avukat tutmak gerekli midir?

Her ne kadar zorunlu olmasa da bu suç türü ceza hukuku ve ceza davaları açısından teknik detaylar içerir. Teslim süreci, kastın ispatı ve delillerin toplanması gibi konular uzmanlık gerektirir. Bu nedenle sürecin en doğru şekilde yürütülmesi için bir ceza hukuku avukatı ile çalışmak büyük önem taşır. Özellikle mağdur açısından hak kaybı yaşanmaması, fail açısından da etkin bir savunma yapılması açısından profesyonel destek şarttır.

Sonuç

Güveni kötüye kullanma suçu, bireyler ve kurumlar arasındaki ilişkilerin temelini oluşturan güven kavramının korunmasını hedefleyen en önemli ceza hukuku düzenlemelerinden biridir. Malın veya hakkın rızayla teslim edilmesine rağmen teslim amacına aykırı şekilde kullanılması, iade edilmemesi ya da inkâr edilmesi gibi davranışlar yalnızca mağdura ekonomik zarar vermez; aynı zamanda hukuki ilişkilerin istikrarını da bozar. Bu nedenle Türk Ceza Kanunu, güven ihlallerini ciddi yaptırımlarla cezalandırarak hem bireysel hem de toplumsal düzeyde adaletin tesisini amaçlar.

Uygulamada bu suç, sözleşme ilişkilerinden ticari işlemlere, aile içi teslimlerden vekalet ilişkilerine kadar birçok farklı alanda karşımıza çıkmaktadır. Suçun oluşup oluşmadığı; teslim şekli, kastın varlığı, tasarrufun niteliği ve deliller gibi unsurlar dikkate alınarak değerlendirilir. Bu da sürecin yalnızca hukuki bilgiyle değil, deneyimle de yönetilmesi gerektiğini gösterir.

Bahariye Hukuk olarak, müvekkillerimizin haklarını korumak ve adaletin sağlanmasını temin etmek için titizlikle çalışıyoruz. Deneyimli ceza hukuku avukatı kadromuz, ceza hukuku ve ceza davaları alanındaki uzmanlığıyla, ifa edilmeyen borçlardan ticari güven ihlallerine kadar her türlü uyuşmazlıkta etkin hukuki destek sunar. İstanbul’da faaliyet gösteren deneyimli Kadıköy ceza avukatı ekibimizle, hukuki süreçlerin her aşamasında yanınızda olmaktan memnuniyet duyarız.

📞 Hukuki durumunuzu değerlendirmek ve süreci haklarınızı koruyarak yönetmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Hizmetlerimize ve bilgilendirici içeriklerimize ulaşmak için YouTube kanalımızı da ziyaret edebilirsiniz.

📞 Hemen İletişime Geçin

📍 Ofisimiz: Caferağa Mahallesi General Asım Gündüz Caddesi No:102/3 Kadıköy/İSTANBUL
📞 Telefon: 0533 558 68 87
🌐 Web: https://bahariyehukuk.com/
🗺️ Yol tarifi için tıklayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Retype the CAPTCHA code from the image
Change the CAPTCHA code